Ama işin güzel yanı, aslında, bir pandemiyi önlemek için gereken araçlar pandemiye yanıt vermek için gerekenlerle aynı. | TED | لكن ما يبعث الأمل أن الأدوات ذاتها التي نحتاجها للوقاية من جائحة هي التي نحتاجها للاستجابة إلى أخرى قائمة. |
önlemek iyi bir şey ve Alzheimer'ı önlemek için yapılması gerekenleri yapıyorum. | TED | الوقاية أمر جيد، وأنا أقوم بالأمور التي يمكن القيام بها للوقاية من مرض الزهايمر. |
Bazılarınız, ürünlerini görmüş olabilirsiniz. Onlar da, beyin sarsıntısını önlemek için fazladan yer yaratan hava prensibini kullanıyor. | TED | ربما اتطلع البعض منكم على أعمالهم، حيث يستخدمون نفس مبدأ الهواء لإعطاء المزيد من المساحة للوقاية من الارتجاج الدماغي. |
Bu tür şeyler Alzheimer'ı önlemek konusunda çok iyi oluyormuş. | Open Subtitles | تبين أن هذه الأمور صحية للوقاية من الزهايمر |
İshal ve zatürre beş yaşından küçük çocukların ölümüne yol açan en önemli iki neden. Bu hastalıkları önlemek için yapabileceğimiz öyle çok güçlü, teknolojik yenilikler değil. | TED | الإسهال والالتهاب الرئوي الإثنين من بين القاتلين الكبار للأطفال تحت سن الخامسة، وما نستطيع فعله للوقاية من تلك الأمراض ليس أذكى الابتكارات التكنولوجية الحديثة. |
Korunma, bir hastalığı önlemek için alınan önlemdir. | Open Subtitles | الـ "بوفولاكسيس" هو منظم يؤخذ (للوقاية من المرض يا (طوني |
Başta, onu anoreksiyi önlemek için bir araç sanmıştım -- (Kahkaha) -- ama aslında birçok insan tarafından kadınlığın ahlaka uygun bir sembolü olarak algılandı, ve genç kızlar diyet denilen bir şey yapmaya başladı. | TED | في البداية اعتقدت أنها كانت وسيلة تعليمية للوقاية من فقدان الشهية... (ضحك) ولكن في الواقع اعتبرت في نظر الكثيرين رمزًا رصينًا للأنوثة، وغالبا ما تلجأ الفتيات الشابات إلى ما كان يسمى بالحمية الغذائية. |