Oldukça zengin biri ve ona ulaşmanın zor olduğunu söylemişti. | Open Subtitles | قالَ بأنّه كَانَ a رجل غني جداً وصعب للوُصُول إلى. |
Ya amcaya ulaşmanın en kısa yolu bu. | Open Subtitles | هذا هو الطريق المختصرُ للوُصُول إلى العمِّ ياه |
Makineme ulaşmanın ve yetişkin insanlara ne olduğunu öğrenmemin tek yolu buydu. | Open Subtitles | هو كَانَ الطريق الوحيد للوُصُول إلى ماكنتِي... ... واكتشفُما حَدثَ إلى الناسِ الأكبر سنّاً. |
Teğmen, Londra'da S.R.C.'ye ulaşmak için telsizi kullanabilir miyiz? | Open Subtitles | المُساعد، هل يُمْكِنُ أَنْ أستعملَ الراديو للوُصُول إلى إس. آر. سي. |
Aya ulaşmak için ne kadar şeker gerekir? | Open Subtitles | كم من كؤوس السُكّرِ أحتاج للوُصُول إلى القمرَ؟ |
Başkana ulaşmak için 2 saatimiz var. | Open Subtitles | ذلك سيَعطينا ساعتان للوُصُول إلى الرئيسَ |
Bizi sınıra ulaştırmanız için anlaşma yaptık ama sayımız arttı. | Open Subtitles | كَانَ لدينا اتفاق للوُصُول إلى الحدودَ، لكن لدينا أناس كثيرة ونحتاج عربات. |
Ona ulaşmanın bir yolu yok. | Open Subtitles | لا طرقَ للوُصُول اليه |
Yüzümü değiştirdiğimi biliyorlar, bana ve Austin'e ulaşmak için önce seni takip edecekler. | Open Subtitles | يَعْرفونَ بأنّني غيّرتُ وجهَي، وهم سَيَتعقّبونَك أولاً للوُصُول لي وأوستن. أنت لَمْ تَرْددْ بانفعال مطلقاً. |
Açık denize ulaşmak için dar bir su yolunu geçmeleri gerekir. | Open Subtitles | للوُصُول الى البحرِ المفتوحِ، يَجِبُ أَنْ يَعْبروا الشريطَ المائي الضيق |
Arabana ulaşmak için gerçekten iki kişi mi lazım? | Open Subtitles | مفروض إثنان منّا للوُصُول إلى سيارتِكَ؟ |
Seni bana ulaşmak için kullanıyordu. | Open Subtitles | كَانَ يَستعملُك للوُصُول لي. |
Bizi sınıra ulaştırmanız için anlaşma yaptık ama sayımız arttı. | Open Subtitles | كَانَ لدينا اتفاق للوُصُول إلى الحدودَ، لكن لدينا أناس كثيرة ونحتاج عربات. |