Ayakkabılarınızı parlak tutarsınız. Çok çalışma ve kendini adama ödüllendirilecektir. | Open Subtitles | فلتحافظوا على لمعان أحذيتكم على العمل الجادّ، سيتمّ مكافأة إخلاصكم |
Fakat eğer dalga yoğun ortamlarda daha iyi hareket ediyorsa, o zaman neden elimi kaldırıp bu parlak ışığı bloke edebiliyorum? | Open Subtitles | لكن إذا إنتقلت الموجات عبر مواد أكثر كثافة، حينها لماذا يمكنني وضع يدي ومنع لمعان الضوء؟ |
Suratında sim var ve striptiz klubü gibi kokuyorsun. | Open Subtitles | لديك لمعان فى وجهك ورائحتك تشبه نادى المتعريات. |
Bebek İsa'nın üzerinde çok az parıltı kalmış. | Open Subtitles | أترى كيف يكاد يكون هناك أي لمعان متبقي على المسيح الطفل؟ |
Sultan'ın pırıltısı dünyası ,Shoib'in gözlerini kör etmiş. | Open Subtitles | لمعان عالم سلطان اصاب شعيب بالعمى |
Komşu yıldızlarının parlaklığı onları gizliyor. | Open Subtitles | فتلك الكواكب تختفي جراء لمعان نجمها المجاور |
En değerlileri ise uçuk pembe parıltısı olan incilerdir. | Open Subtitles | الأكثر قيمة هي اللؤلؤ التي لديها لمعان وردي شاحب لها |
Şurası ne kadar parlak. | Open Subtitles | لا أستطيع أن أصدق لمعان هذا السطح |
Bu arada, dudak parlatıcın hiç parlak değil. | Open Subtitles | لمعان شفتك أصبح غير لامع بعد الأن |
Güneşimizden milyonlarca kez daha parlak. | Open Subtitles | أكثر لمعان من شمسنا بملايين المرات |
"Ayın ve yıldızların parlak ışığı altında!" | Open Subtitles | "يالا لمعان هذا القمر ويالا لمعان النجوم" |
Dostum artık kimse "değerli" demiyor. "parlak"ı dene. | Open Subtitles | يا صاح، لمْ يعد هناك أحد يستخدم مُصطلح "مُجوهرات" بعد الآن. جرّب "لمعان". |
Suratında sim var ve striptiz klubü gibi kokuyorsun. | Open Subtitles | لديك لمعان فى وجهك ورائحتك تشبه نادى المتعريات. |
Öte yandan, saçlarında ve her iki ayakkabısında sim kalıntıları tespit ettim. | Open Subtitles | على أية حال، اكتشفت آثاراً لمعان في شعرها وعلى زوج أحذيتها |
- Maureen, yüzündeki sim mi? | Open Subtitles | مورين ، هل هذا لمعان على وجهك؟ |
Bu 2 teori verilerin bir kısmını açıklayabilirdi ancak yıldızın genç olmak adına hiçbir işaret göstermemesi ve yıldız ışığından ısınan bir maddeye dair bir parıltı olmaması sıkıntıydı. Yıldız genç olsaydı ya da çarpışma olup bir sürü toz oluştursaydı bunu bekleyebilirdiniz. | TED | حسناً، قد تُوضح كلا هاتين النظريتين جزء من البيانات، لكن كانت الصعوبات أن هذا النجم لم يُظهر أية إشارات أنه حديث النشإ، ولم يكن هناك لمعان وتوهج من أية مواد تم تسخينها من قبل هذا النجم، هذا وارد إذا كان النجم حديث النشإ أو حدث تصادم وأنتج الكثير من الغبار. |
Yalnızca parıltı. | Open Subtitles | مجرد لمعان سطحي. |
Gözlerinde bir işi başarma pırıltısı vardı. | Open Subtitles | لأني رأيت لمعان (تمت المهمه بنجاح) عيناها |
Gözlerinde bir işi başarma pırıltısı vardı. | Open Subtitles | لأني رأيت لمعان (تمت المهمه بنجاح) عيناها |
Çünkü mavi gözlerin ve saçının parlaklığı, güneşle rekabet ediyor. | Open Subtitles | ( لأن عينيكِ زرقاوان) (و لمعان شعركِ ينافش أشعة الشمس) |
- Evet. - Saçlarının parlaklığı böyle anlatılabilir. | Open Subtitles | ـ نعم ـ هكذا كان لمعان شعرها |
Mankenin üzerine atılmış ipeğin o parıltısı. | Open Subtitles | لمعان الحرير الملفوف على عارضة |
Bu tek alanda, 150 binden fazla yıldızın parlaklığını 4 yıl boyunca sürekli, her 30 dakikada bir, veri noktası alarak izledi. | TED | وفي هذا المجال، تم رصد لمعان أكثر من 150,000 نجم بشكل مستمر على مدى أربع سنوات، مع أخذ وحدة نقطة بيانات كل 30 دقيقة. |