Telefonlarını atmışlar ve Hetty az önce onlarla buluşmaya gitti. | Open Subtitles | لقد تخلصا من هاتفيهما وقد غادرت هيتي للتو لمقابلتهم |
Gece yarısına doğru, onlarla buluşmaya gittim Gökte ay, bir saat gibi parlıyordu. | Open Subtitles | حسنا، عند اقتراب منتصف الليل، كنت بطريقي متجها لمقابلتهم كان القمر يبدو كالساعة* *المتوهجة بعنان السماء |
Banka, stoklarla ilgili teklifi görüşmek üzere Pazartesi saat 9'da sizi görüşmeye davet etti. | Open Subtitles | البنك قد دعاك لمقابلتهم في التاسعة من يوم الإثنين لمناقشة العرض. |
görüşmeye onun için gelmiyorlar bunun için. | Open Subtitles | أرأيت، إنه لا يأتي لمقابلتهم إنه يأتي لأجل هذه |
O da buluşmak için oradan aşağıya gelmeye başlar. | Open Subtitles | وشمال مُلتقى الطــرق هذا وسيمكنه أن يبدأ بالنزول لمقابلتهم |
Ben onlarla Los Angeles'te buluşmak üzere yola çıktım. | Open Subtitles | بينما كنت مستعداً لمقابلتهم في لوس إنجيلوس. |
Evet, bende onlarla tanışmak için ve onların kültürleri ve tarihleri hakkında birşeyler öğrenmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | حسنا, أنا أيضا متلهفة لمقابلتهم أتعلم من ثقافتهم وتاريخهم |
Oldu, Onlarla buluşmaya gitmeliyim. burayı ben toplarım. | Open Subtitles | حسناً، عليَّ الذهاب لمقابلتهم - سألف هذا لكِ - |
Onlarla görüşmeye hazırım. | Open Subtitles | أنا مستعد لمقابلتهم. |
görüşmeye çağırmışlar. | Open Subtitles | أنهم أستدعوني لمقابلتهم. |
Bizde onlarla görüşmeye gittik. | TED | لذلك ذهبنا لمقابلتهم . |
O zaman biri buluşmak için dışarı çıkıyor. - İzlemeye devam ederim. | Open Subtitles | ومن ثمّ سيذهب شخص ما لمقابلتهم |
- Oh, Tigger, Onlarla tanışmak için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | أوه - أوه (نمّور) لا أستطيع الإنتظار لمقابلتهم - أين ذكروا هذا تحديداً؟ |
Harika. tanışmak için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | رائع , أنا متشوق لمقابلتهم |