Tüm bu veri bir yere gönderildi ve bunu analiz etmek için devasa bir bilgisayar çabası başladı. | TED | شُحنت كل هذه البيانات لمكان واحد وانكبت الجهود المعلوماتية على محاولة تحليلها. |
- Başka gezegenlere gitmediniz mi? - bir yere gittim. | Open Subtitles | ألم تسافر أبدا لعوالم أخرى ذهبت لمكان واحد فقط |
Hepsi bir yere varıyor. İyi geçinmeye çalış dostum. | Open Subtitles | وهذا يقود لمكان واحد لا تقف في وجه الريح يا رجل |
Ama lütfen benimle bir yere daha gelir misin? | Open Subtitles | لكن هل تستطيع ان تذهب معي لمكان واحد اخر؟ |
Ben sadece bir yere uygunum ve çok uzun zaman önce de orada olmalıydım. | Open Subtitles | أنا مناسب لمكان واحد وكان يجب أن أكون هناك، منذ زمن |
Ve bütün bunlar tek bir yere çıkar Rita, Hollywood. | Open Subtitles | و كل هذا يؤدى لمكان واحد هوليوود |
Paranın hepsini güvenli bir yere aktarmak. - Bir bankaya değil. | Open Subtitles | ننقل كل الأمول لمكان واحد آمن ليس مصرف |
Tek bir yere gitmeye zorlayalım. | Open Subtitles | للإعلام، لإجباره للذهاب لمكان واحد |
O listede bulunan her şey tek bir yere, gözlerden uzak, bilinmeyen bir yer olan Avusturya Alpleri'nin eteklerindeki bulunan Berndorf'daki bir rahibe manastırına götürülmüş. | Open Subtitles | كل مافي القائمة يتجه لمكان واحد غامض وغير مفحوص دير للراهبات في (بيرندورف) في الجزء السفلي من جبال الألب النمساوية |