| Jeremy, Frankie ile yüzleşmeye gitti ve olaylar kontrolden çıktı. | Open Subtitles | ذهب إلى هناك لمواجهته وخرجت الأمور عن السيطرة |
| İnsanlar yalnızca yüzleşmeye hazır oldukları şeyleri görürler. | Open Subtitles | لا يرى الناس إلا ما هم مستعدون لمواجهته. |
| Hayatın ve sizin içinizde benim için ne saklıyorsanız onunla yüzleşmeye ve onu hissetmeye hazırım! | Open Subtitles | لذا مهما يكن لديكم أنتم أو الحياة لي أنا مستعد لمواجهته وللشعور به |
| İlk ölen ben olursam onunla yüzleşmek için her şeyinin hazır olduğunu bilmeliyim. | Open Subtitles | أودّ أن أعلم أني إذا مت أولاً، فإنك تتحلين بكل ما تحتاجين لمواجهته |
| O gece partiden sonra Jason, firmanın ne yapmak üzere olduğuyla alakalı yüzleşmek için Oliver'a gitti. | Open Subtitles | ذهبت جيسون لأوليفر تلك الليلة بعد أن كان في الحفله لمواجهته حول الذي سثصل إليه الشركه |
| Onunla yüzleşmenin bir anlamı yok. | Open Subtitles | سيكون عديم الجدوى لمواجهته |
| Roth'un, Lisa ile birlikte olduğunu öğrendim bu yüzden onunla yüzleşmeye gittim. | Open Subtitles | اكتشفت أن روث كان على علاقه بزوجتى ليزا لذلك ذهبت لمواجهته |
| Ancak kaderimizde ne var ise yüzleşmeye hazırım. | Open Subtitles | ولكن مهما كان المصير الذي ينتظرنا أشعر بأننا جاهزون لمواجهته |
| Marco'nun şantaj planı arasındaki bağlantıyı kurmuş olmalı ve daha sonra da kendisiyle yüzleşmeye gitmiş. | Open Subtitles | لماركو وتضمينه في مخطط الابتزاز وذهب الى هناك لمواجهته. |
| Hanımefendi, göreceksiniz ki dürüst bir işte çalışmak hariç yüzleşmeye hazır olmadığım zorlu görev yoktur. | Open Subtitles | سيدتي , ستجدين ذلك.. بأستثناء يوم عمل مرهق... ليس هناك تحدي لست مستعداً لمواجهته |
| Yüzleşmen gereken şeyle yüzleşmeye hazırsın. | Open Subtitles | جاهزة لمواجهة الشيء المضطرة لمواجهته |
| Sanırım onunla yüzleşmeye gittiğinizde, Paul'ün size... anlatmaya çalıştığı şey de buymuş. | Open Subtitles | (أعتقد أن هذا ما كان يحاول أن يشرحه لك(بول عندما ذهبت لمواجهته |
| Bununla yüzleşmeye hazır olduğunu sanmıyorum. | Open Subtitles | لا أعتقد أنها كانت مستعدة لمواجهته |
| Bu yüzleşmeye hazır olduğunun kanıtı. | Open Subtitles | ذلك, لي, ذلك يقصد انت جاهزة لمواجهته. |
| Onunla yüzleşmeye gittim. | Open Subtitles | لذلك ذهبت لمواجهته |
| Eric, muhtemelen onunla yüzleşmeye gitti. | Open Subtitles | لابد و أن (إيريك) ذهب لمواجهته |
| Ertesi gece onunla yüzleşmek için sahne arkasına gittim. | Open Subtitles | فذهبتُ إلى الكواليس في الليلة التالية لمواجهته |
| Her gün büyük gün, bununla yüzleşmek için 10 dakikaya daha ihtiyacım var. | Open Subtitles | كل يوم حافل أريد عشر دقائق فقط لمواجهته |
| Ya onunla hiç yüzleşmek zorunda kalmazsan? | Open Subtitles | ماذا لو كنت لا تحتاجين لمواجهته أبداً ؟ |
| Bir daha yüzleşmek zorunda olmayacağım korku. | Open Subtitles | ذلك الخوف الذي لن أضطر مجددا لمواجهته |
| Belki de bununla yüzleşmenin vaktidir. | Open Subtitles | ربّما حان الوقت لمواجهته |
| Belki de bununla yüzleşmenin vaktidir. | Open Subtitles | ربّما حان الوقت لمواجهته |