Öyle, Parlak kürklü, ıslak burunlu ve keskin gözlü. | Open Subtitles | نعم, جلدٌ لمّاع ومنخرين رطبين, وعينين صافيتين |
Parlak beyaz sedef görünümlüydü. Aynı boyayı bir Lexus'ta gördüğüme eminim. | Open Subtitles | كان لمّاع وابيض وجميل كما لو انك تشاهد نفس طلاء "لكزس". |
Beni etkilemek için, kas yığınlarıyla Parlak bir fabrikadan çok daha fazlası gerekir. | Open Subtitles | الأمر يأخذ أكثر بكثير من إستئجار عضلة ومصنع لمّاع لإقناعي |
Pırıl pırıl! | Open Subtitles | لمّاع |
Pırıl pırıl! | Open Subtitles | لمّاع |
Yani bunu benden alsanda... asla Parlak zırhlı bir şövalye olamayacaksın. | Open Subtitles | لذا كن أكيداً مِنْ كلامي لن تكون فارساً ذا درع لمّاع أبداً |
Lame ve kırmızı. Oldukça Parlak. | Open Subtitles | انه يحتوي لون ذهبي واحمر انه لمّاع |
Altın rengi işli siyah bluz siyah Parlak bir pantolon, bilekten bağlı topuklu sandalet. | Open Subtitles | قميص أسود وزينة ذهبية جينز أسود لمّاع أحذية رقيقة... أسورة |
Sadece günü yaşayan, utanmadan etrafta çıplak dolaşan, Parlak bir nesneye bakarak kendini saatlerce eğlendirebilen bir yaratıkla. | Open Subtitles | التي حياة وحيدة في الهديةِ، مَرّات حول سافرةِ بدون القطعةِ الأقلِ للخزي. يُمْكِنُ أَنْ يَسلّي نفسه فقط تَحْديق في a جسم لمّاع. |
Parlak kumaş. | Open Subtitles | خيط لمّاع ؟ |