Silah sesleri duyulmaya devam ederken kısa sürede kalabalığın sloganları bu sesleri bastırmaya başladı, ve duyduklarıma inanamadım. | TED | لذلك عندما بدأ يتواني صدى الطلقات النارية، بدأ بعدها يظهر هتاف الشعب، لم أصدق ما كنت أسمعه. |
İnanamadım, ve küçük parçacıkları dikkatlice inceleyip, fotoğraflarını çekmek istedim. | TED | لم أصدق ذلك، وأود أن أحلل بعضا من القطع الصغيرة وأستفيد منها وآخد بعض الصور. |
Görmek inanmaktır! - Görüyorum ama hala inanamıyorum! | Open Subtitles | جونى أولا أخبرني عنة لم أصدق الا عندما رأيت بعيني |
Ben de inanmamıştım, ama sonra bizzat bir şeyler görüp duymaya başladım. | Open Subtitles | لم أصدق الأمر أيضاً لكني بدأت بعد ذلك برؤية أشياء وسماعها بنفسي |
Onunla tekrar karşıladığımızı hayal ettim, ama bunun olacağına inanmadım... | Open Subtitles | تخيلت أن ألتقي به مرة أخرى لكني لم أصدق ذلك |
Doğanın korku ve bir o kadar da meraklı güzelliğinin üzerinde olduğuma bir türlü inanamıyordum. | Open Subtitles | وكنت ، مثل ، وذلك في رهبة من الجمال الطبيعي وأنا فقط لم أصدق كان ، مثل ، في الواقع يحدث ، وتعرفون؟ |
Geçidin açıldığını ilk gördüğümde, gözlerime inanamamıştım. | Open Subtitles | في أول مرّة شاهدت البوابة وهي فعالة لم أصدق عيني |
Pazar yerinde seramiklerinizi gördüğüm zaman, gözlerime inanamadım. | Open Subtitles | لم أصدق عيناي عندما رأيت مصنوعاتك من الخزف بالسوق |
Seni mahkeme binasının orada görünce, gözlerime inanamadım. | Open Subtitles | عندما رأيتك تمر بالمحكمه لم أصدق أنه أنت. |
Direkteki adama vurduğun zaman... Bunun sen olduğuna inanamadım. | Open Subtitles | عندما ضربتي ذلك الرجل بالعمود لم أصدق أنه أنتِ |
O kadar sessizce ve esrarengiz bir şekilde suyun üzerine çıkıp sonra tekrar battı ki gözlerime inanamadım. | Open Subtitles | خرجت ورجعت بغموض وهدوء لم أصدق ما رأته عيني |
'Fakat' kelimesini kullanmamanın ne kadar zor olduğuna bir türlü inanamadım. | Open Subtitles | لم أصدق كم كان صعباً عدم استعمال كلمات سلبية. |
Aslında seni daha sonra bıçaklayacaktı ama şu yemek kavgası başladığında gözlerime inanamadım. | Open Subtitles | كان يفترض أن يطعنني في الفناء في ذلك اليوم لكن حين بدأ شجار الطعام لم أصدق |
Joy Luck Kulübü yüzünden beni bıraktığına inanamıyorum. | Open Subtitles | لم أصدق أنك ستنذبني من اجل حفلة الحظ المبهجة تلك |
Joy Luck Kulübü yüzünden beni bıraktığına inanamıyorum. | Open Subtitles | لم أصدق أنك ستنذبني من اجل حفلة الحظ المبهجة تلك |
yapmadığına inanmadım inanamazdım masum bir adamı temsil ettiğime inanamıyorum. | Open Subtitles | لم تكن هناك طريقة تجعلني أصدقه لم أستطع تصديقه لم أصدق أنني أمثل رجلاً بريئاً بالفعل |
Buradan Johnny Ola bahsetmişti, sonra tuttu beni buraya getirdi. Ona inanmamıştım, ama görünce inanıyorsunuz ha? | Open Subtitles | جونى أولا أخبرنى عنة لم أصدق الا عندما رأيت بعينى |
Tanrım, demek doğruymuş. Söylentilere inanmamıştım. | Open Subtitles | يا اله السموات، انها حقيقة انا فعلاً لم أصدق الأشاعة |
Babama inanmadım, yalancı olduğundan değil ama bu hikâyeyi daha önce hiç duymamıştım. Ve annem bu hikâyeyi doğruladı. | TED | لم أصدق والدي، ليس لأنه كان كاذبًا، ولكنني لم أسمع هذه القصة مسبقًا. وقامت والدتي بتأييد القصة. |
Sizi temin ederim ki bu duruma bir dakika bile inanmadım ama şu Schultz yok mu... | Open Subtitles | انني أؤكد لك , بأنني لم أصدق ذلك و لا لدقيقة واحدة |
Enver El-Avlaki Bu adı biliyordum. Fakat adını burada bu listede gördüğüme inanamıyordum. | Open Subtitles | كنت أعرف الاسم، لكنني لم أصدق رؤيته هنا في هذه القائمة. |
Alice Gibson, bana neyin peşinde olduğunu anlattı, ama bu kadar dibe batabileceğine inanamamıştım. | Open Subtitles | ولكن لم أصدق أنكِ قد تصلين لهذا المستوى الدنئ |
Ben de inanmazdım 58 dakika 14 saniye öncesine dek. | Open Subtitles | لم أصدق أياً من هذا حتى قبل 58 دقيقة و 14 ثانية عندما تحولت خرافة الإنتقال فجأة |
Söylediğin hiçbirşeye inanmıyorum. - Belki de böyle daha iyidir. | Open Subtitles | لم أصدق أي شيئ قلته من الأفضل إتباع تلك الطريقة |