Doctor Grissom, eşi görülmemiş bir başarıyla, hepsini tedavi etti. | Open Subtitles | الدكتور جريسوم عالجهم كلّ بنسبة نجاح لم يسبق لها مثيل. |
eşi görülmemiş bir sel felaketi yaşanmış ülkenin üçte birini etkilemiş, 300'den fazla insan ölmüş, ve yüz binlerce kişi geçim kaynağını kaybetmişti. | TED | كانت هناك فيضانات لم يسبق لها مثيل في البلاد، غطت نحو ثلث البلاد، و قتلت أكثر من 300 شخصا ، وأفقدت مئات الآلاف مصادر رزقهم. |
21. yüzyılda bize eşi görülmemiş bir güç verecek güç evrensel bir medeniyet doğuracak bilimsel bilgi ve güven üzerine kurulu bir medeniyet ya da diğer tarafta; güç eşit olmayan şekilde dağılarak dünyada kaos ve anarşiye sebep olacak seçim bizim ; ve bu soruları tarşma zamanı geldi | Open Subtitles | سيمنحنا قوة لم يسبق لها مثيل في القرن الحادي والعشرون القوة على خلق حضارة كوكبية ،حضارة تعتمد على التطور والمعرفة العلمية والثقة |
Ölüm duyurusunda diyor ki, "Walden Programlama gelecek nesil teknoloji sayesinde bir gün eşi benzeri görülmemiş akıllı telefon tanıtımını yapacak." | Open Subtitles | رسالة النعي تقول أن والدن سيقوم بعد يوم عن أجهزة ذكية لم يسبق لها مثيل في الاستقبال شكرًا للجيل الجديد من التقنية |
Geçen hafta yapılan TED Ödülleri töreninde Bill Clinton şunları söyledi: "Bu durum eşi benzeri görülmemiş, eşitlikten uzak, adaletsiz ve istikrarsız bir durumdur." | TED | في الأسبوع الماضي، قال بيل كلينتون في التجارة، هذا الوضع "لم يسبق لها مثيل وغير متكافئة وغير عادلة وغير مستقرة." |
eşi benzeri görülmemiş refah ve bolluk, fakat bu büyüme bize her zaman ihtiyacımız olanı da vermedi. | TED | حاله من الرخاء و الإزدهار لم يسبق لها مثيل , لكن هذا النمو لم بحقق لنا دائما إحتياجتنا . |
Kök hücreleri gerçekten bize hastalıkların kara kutusunu verdi ve bu eşsiz bir pencere. | TED | وفي الواقع أن الخلايا الجذعية قد أعطتنا الصندوق الاسود للأمراض، وهي نافذة لم يسبق لها مثيل. |
İnanıyorum ki çocuğa karşı şiddeti sonlandırmak için bu nesilde eşsiz bir olanağımız var. | TED | أُؤمِن أننا نملك فرصة تاريخية لم يسبق لها مثيل في هذا الجيل لإنهاء العنف ضد الأطفال. |
Bu gelişigüzel planlanmış değişimin tam ortasında insanlık tarihinde eşi görülmemiş bir adım atılıyor Çin, çok eskilere dayanan doğayla uyum arzusunu koruyabilecek mi? | Open Subtitles | في وسط التغيير المتسارع، جرت في سرعة لم يسبق لها مثيل في التاريخ الإنساني، الصين تتمسك برغبتها القديمة للإنسجام مع الطبيعة؟ |
eşi görülmemiş bir cömertlikle--ve bu insanlarla ilgili çok şüpheci olmalısınız-- Eşi benzeri görülmemiş--ve bu kelimeyi çok dikkatli kullanıyorum--- eşi benzeri görülmemiş bir cömertlikle, Zamanın hükümeti, bütün alacaklılara geri ödemek için yazılı bir anlaşma yaptı ve imzaladı. | TED | في تناسب لم يسبق لها مثيل من الكرم- ويجب عليك أن تكون مشكك للغاية حول هؤلاء الناس- في حال لم يسبق له مثيل، وأنا أستخدام تلك الكلمة بعناية — تناسب لم يسبق لها مثيل من الكرم، الحكومة اليوم وقعت، تعهد مكتوب، بتسديد جميع الدائنين. |
eşi benzeri görülmemiş veriler topluyoruz. | Open Subtitles | آه... لقد جمعت كميّة البيانات لم يسبق لها مثيل. |
Valinin dediğine göre yeminli bir kanun adamı olarak görevimi suiistimal etmem ve polis kaynaklarını kötüye kullanmam eşi benzeri görülmemiş bir şeymiş. | Open Subtitles | أن أفعالي اجماليه كانت حافلة بالاساءة للسلطة من قبل اليمين الدستوري كضابط قانون وإساءة استخدام موارد الشرطة لم يسبق لها مثيل. |
104 yaralı 176)}Eşi Benzeri Görülmemiş Bir Doğal Afet | Open Subtitles | 299)}لم يتم تسجيل أيّ حالة وفاة، 104 جريح 114)}كارثة طبيعية لم يسبق لها مثيل |
Ama denemek için eşsiz bir fırsatımız var ve inanıyorum ki yetişkinler olarak bu aynı zamanda bizim bir görevimiz. | TED | لكن لدينا فرصة للمحاولة، لم يسبق لها مثيل. وأنا مؤمن أننا نحن كبالغين، نتحمل المسؤولية أيضاً للقيام بذلك. |