Bayanlar, baylar, dünyanın hiç bir yerinde görülmemiş manzara. | Open Subtitles | سيداتي وسادتي، مشهد لم يُرى من قبل في أي مكان في العالم. |
Bölgede, bu ülkede 20 milyon yıldır görülmemiş mineraller içeren çim parçaları bulduk. | Open Subtitles | لقد وجدنا بقعا من العشب في هذه المنطقة, تحتوي على آثار معدنية لم يُرى مثلها في هذا البلد منذ 20 مليون سنة |
Justin çok fazla baskı hissediyor, bir çok görülmemiş baskı... bunları kendini aşmak için kullanıyor. | Open Subtitles | جاستن يشعر بكثير من الضغط. ضغط لم يُرى من قبل للقيام بأعماله بنفسه. |
Yıllardır onu gören olmadı. | Open Subtitles | لم يُرى لسنوات. |
Büyük bambu lemuru bir zamanlar tüm Madagaskar genelinde yaşıyordu ama 50 yıldır onları gören olmadı. | Open Subtitles | (ليمور الخيزران الكبير) كان يعيش في (مدغشقر) لكنه لم يُرى منذ خمسين سنة |
Esirleri serbest bıraktığında ağır yaralıymış ve yalnız başına ormanlık alana doğru at sürmüş bir daha gören olmamış. | Open Subtitles | قالت إنّه كان مجروح عندما تمّ أفراج سراحهُ وركبَ وحيدًا, لم يُرى مرةً أخرى. |
Bir daha Bay Cake'i gören olmamış. | Open Subtitles | السيد (كعك) لم يُرى مرة أخرى |
Taptaze, hiç görülmemiş numaralar. | Open Subtitles | جديد , لدرجة أنه لم يُرى من قبل |
Ulusal Hava Servisi fırtına uyarısı yaptı ve seyhat danışmanları sahilden sahile bu eşi benzeri görülmemiş yıkımın uyanışında | Open Subtitles | وأصدرت دائرة الأرصاد الجوية الوطنية تحذيرات من العواصف وتحذيرات من السفر من الساحل إلى الساحل في أعقاب هذا الدمار الذي لم يُرى لهُ مثيل |
Jamuka'nın yenilgisi ve ölümü, Moğol tarihinde hiç görülmemiş bir şeye neden oldu. | Open Subtitles | . . (الهزيمة و موت (جاموكا أدى إلى ما لم يُرى من قبل ابدا . في تأريخ منغوليا |
Daha önce görülmemiş bir şeydi | Open Subtitles | مثل شيء لم يُرى من قبل |
Chicago'ya, daha önce hiç görülmemiş bir şeyi getirmeye çalışıyoruz. Adil bir eyalet savcısı ofisini. | Open Subtitles | إنّنا نُحاول أن نجلب شيئًا لـ(شيكاغو) لم يُرى قطّ، مكتب مُحامي الدولة عادلٌ... |