dünya genelinde adil ve eşitlikçi bir sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak için bunları nasıl dağıtacağımıza, | TED | كيف سنعمل على توزيعها لنضمن التطور المستمر العادل للعالم بأكمله. |
Akılsızca işlenen cinayetlerin ve katliamın bitmesini sağlamak için Uganda'dan kim olursa olsun işbirliği yapmaya kararlıyız. | Open Subtitles | لتحقيق العدالة نحن مستعدين لتعاون مع أي صديق لأوغندا لنضمن إن القتل والذبح الهمجي قد انتهي |
Aterna'nın tamamen güvenli olmasını sağlamak için her türlü önlemi alıyoruz. | Open Subtitles | نقوم بالإجراءات اللازمة لنضمن أن (إتيرنا) آمن تماماً |
Ve son olarak da, istediğimiz şeyi başarılı bir biçimde ürettiğimizden emin olmak için bir tür hata denetim mekanizmasına gereksinimimiz var. | TED | ونحتاج إلى نموذج متكرر لإصلاح الأخطاء لنضمن أننا بنينا بنجاح ما نريده. |
Kararlarımızın etik ve güven temelinde olduğundan emin olmak için kendimizi sorumlu tutabiliriz. | TED | يمكننا أن نُخضع أنفسنا للمساءلة لنضمن اتباع قرارتنا للأخلاقيات والسلامة. |
Ve barışı sağlamak için toplulukları oluşturduk. | Open Subtitles | وصنعنا الفصائل لنضمن السلام. |
Ve barışı sağlamak için toplulukları oluşturduk. | Open Subtitles | وصنعنا الفصائل لنضمن السلام. |
Gözlenebilirliği artırarak insanların iyi davranışları gördüğünden emin olmak. | TED | هو رفع درجة الملاحظة، لنضمن بأن الأشخاص سوف يكتشفون الأفعال الجيدة. |
Biz burada liderlerimiz tarafından kabul edilen emirlerin uygulandığından emin olmak için buradayız. | Open Subtitles | نحن هنا لنضمن أن كل الطلبات المتفق عليها بواسطة زعمائنا ستنفذ |
Bu yüzden, genetik işlerliklerinden emin olmak adına sürekli bu çitaları 53 küçük yaşam parkı arasında taşımak zorundayız. | Open Subtitles | علينا نقل هذه الفهود باستمرار بين 53 محميّة مسيّجة صغيرة لنضمن بقاءها في حالة صالحة وراثيًا |