Ama bir herif vardı ki asla unutamayacağım bir orospu çocuğuydu. | Open Subtitles | لكن كان هناك رجل وحيد ذلك الوغد الذي لن أنساه أبداً |
13 Ekim 2012, asla unutamayacağım bir gündü. | TED | كان الثالث عشر من أكتوبر عام 2012 يوماً لن أنساه أبداً. |
Hayatta unutmam. | Open Subtitles | لن أنساه أبداً. |
Onu asla unutmam, ama devam etmeliyiz | Open Subtitles | لن أنساه أبداً ولكن يجب أن نستمر بحياتنا |
Bu hiç unutmayacağım bir şey oldu. | Open Subtitles | هذا سوف يكون شيئاً لن أنساه أبداً |
Sonra bir gün, hiç unutamayacağım bir şey oldu; babam üniversitenin ikinci yılında beni bir gün okuldan aldı ve eve sürerken bana dedi ki '' Jim, beklentilerin nedir? | TED | وذات يوم حدث شيء لن أنساه أبداً عقب انتهاء سنتي الثانية في الجامعة، كان والدي يوصلني بسيارته إلى منزلنا، وسألني قائلاً: "جيم، ما هو طموحك؟ " |
Yönetmem istenen ve maalesef asla unutamayacağım ilk düğünlerden biriydi. | Open Subtitles | لقد كانت إحدى أوائل الزفاف التي طلب منّي ترأسها زفافاً حزيناً لن أنساه أبداً |
Primatların çok sosyal hayvanlar olduğunu biliyorum, ...ama bu cömert davranışı görmek asla unutamayacağım bir şey. | Open Subtitles | أعرف أن الرئيسيات حيوانات اجتماعية جداً، لكن رؤية هذا التصرف السخي كان أمراً لن أنساه أبداً. |
Alp gün batımına karşı, tüyler ürperten o siluet asla unutamayacağım bir şey. | Open Subtitles | صورة ظله مقابل جبال الألب هي شيءٌ لن أنساه أبداً |
Bana asla unutamayacağım birşey söyledi: | Open Subtitles | لقد قال لي شيئاً يوماً ما لن أنساه أبداً قال: "ليس مهماً" ... |
Babamın söylediği bir şeyi asla unutmam | Open Subtitles | شيء واحد أخبرني به أبي لن أنساه أبداً |
Yüzünü asla unutmam. | Open Subtitles | إنه وجه لن أنساه أبداً |
- hiç unutmayacağım. - Ben de. | Open Subtitles | لن أنساه أبداً وكذلك أنا |
Huzur içinde yatsın, kocam hiç unutmayacağım birşey demişti. | Open Subtitles | ...(زوجى، رحمه (الله قال لى شيئاً لن أنساه أبداً |
İşte o anda hiç unutamayacağım bir şey oldu. | Open Subtitles | ثم حدث شيئاً لن أنساه أبداً |
Ben hiç unutamayacağım. | Open Subtitles | أنا لن أنساه أبداً |