Tıpkı spor malzemeleri dükkânından atıldığım gün gibi olacak. | Open Subtitles | سيكون الأمر أشبه بذلك الوقت عندما طردوني من أمام متجر لوازم الرياضة |
Büyü malzemeleri satılan dükkana gidiyoruz. Orada okul malzemesi yok. | Open Subtitles | نحن ذاهبين لمتجر السحر فلا يوجد لوازم مدرسية هناك. |
Bunlar küçük Michaelangelos'larım için resim malzemesi. | Open Subtitles | لوازم من أجل رفيقــي ً مايكـــل آنجلــــو ً |
Sandöviçler, çamaşırlar, vitaminler evsiz çocuklar için bazı temel hijyenik malzemeler. | Open Subtitles | السندويشات ، والملابس ، والفيتامينات بعض لوازم النظافة الأساسية للأطفال بلا مأوى |
Düşman bölgesinin içlerindeki bir isyancı üssüne yapılan çok önemli erzak nakliyesine nezaret ediyorsunuz. | TED | أنت تراقب عملية تسليم لوازم ضرورية إلى قاعدة مقاومة تقع في عمق منطقة العدو. |
Yeni okul eşyaları almaktan beş kat daha heyecanlı. Onu da yapmıştım zamanında. | Open Subtitles | إن هذا يجعلني أشعر بالإثارة أكثر بـ 5 أضعاف عن شراء لوازم مدرسة جديدة، وانظر، أحضرت هذه |
Zaten, genelde temizlik malzemelerini caddenin aşağısındaki benzinciden çalarız. Oh. Şimdi anladım. | Open Subtitles | نحن عادة نسرق لوازم التنظيف من مرحاض محطة الوقود في آخر الشارع حسناً، هذا منطقي |
Kırtasiye malzemeleri, kumaş, elektronik aletler almaya gidin bu günlerde tüm mağazalarda çocuklarının göz hizasında abur cuburlar bulunduğunu göreceksiniz. | Open Subtitles | إذهب لشراء لوازم القرطاسية ،الإلكترونيات كل متجر هذه الأيام لديه طعام قمامي أمام أعين أطفالك |
Tekne malzemeleri dükkanının güvenlik kamerası kayıtları. | Open Subtitles | هاهي الأشرطة المؤرشفة من متجر لوازم القوارب. |
Çiftliğinde veteriner malzemeleri olabilir. | Open Subtitles | لربما لديه لوازم الطبيب البيطري في المزرعة؟ |
Bak, Elliot benim babam ofis malzemeleri satıyor, hem de kötü bir satıcı. | Open Subtitles | "إليوت" والدي بائع لوازم مكتبية بائع سيّء. |
Evet, ama okul malzemeleri, kitaplar ve kılavuzlar... | Open Subtitles | أجل، لكن بوسعك حمل لوازم الكلية و الكتب |
Sands, "Happy Landings Entertainment" firmasına fotokopi kağıdı temin eden bir ofis malzemeleri şirketi sahibi. | Open Subtitles | يملك (ساندس) مكتباً بشركة لوازم تقوم بتزويد برنامج ترفيهي يدعى "الهبوط السعيد" بورق الطباعة |
Aynı isimdeki bir şirket kredi kartı da bir kamyon dolusu yapı malzemesi almak için kullanılmış. | Open Subtitles | تمّ استخدام بطاقة إئتمان تحمل نفس إسم الشركة لشراء حمولة كبيرة من لوازم البناء |
Görünüşe göre cinayet saatinde çalınan birkaç yapı malzemesi var. | Open Subtitles | يبدو بأنّه ثمّة لوازم بناء تمت سرقتها خلال وقت وقوع الجريمة |
Her bölüme yanık malzemesi, cerrahi tepsi ve eldiven getirilsin. | Open Subtitles | نحتاج إلى لوازم الحروقات وأحواض جراحية أردية وقفازات في كل مكان |
Bununla avını anında indirirsin. Sizde kamp malzemesi var mı? | Open Subtitles | أجل، هذا سيفي بالغرض - ألديكم لوازم التخييم هنا؟ |
İçinde tıbbi malzemeler var. Claire için. | Open Subtitles | إنّها تحتوي على لوازم طبيّة من أجل (كلير) |
Arabada pasta için malzemeler duruyor da... | Open Subtitles | لدي لوازم مخبوزات في السياره |
Bu da demek oluyor ki, erzak tazelemek için geçit bağlantısı yapana kadar biraz zaman geçecek. | Open Subtitles | الذى يعنى انه سوف يأخذ بعض الوقت قبل أن نستطيع القيام بأى إتصال أخر بالبوابة لنحصل على لوازم المعيشة |
Çok eğlenceli. Bu bebek eşyaları nerden çıktı? | Open Subtitles | إذاً ما قصة كلّ لوازم الأطفال هذه؟ |
Ayrıca bölgedeki yılan bakımı malzemelerini bir araştırsana. | Open Subtitles | هل يمكنك البحث عن مشتريات لـ لوازم الافاعي في المنطقة ؟ |