Yolu yarıladığında durup, büyük bir kayanın yanında yemeğini yemeye başlamış. | Open Subtitles | نزل نحو منحدر في الأسفل توقف ليتناول فطوره بجانب صخرة كبيرة |
Çocuğun mutsuz olduğunu gördüm ve onu cannoli* yemeye götürdüm. | Open Subtitles | لقد رأيت الطفل مستاءاً، لذلك أخذته ليتناول الكانولي |
Kayınbiraderim benimle akşam yemeği yemeye geliyor. | Open Subtitles | لا , شقيق زوجتي قادم ليتناول العشاء معي |
Ağabeyin de burada. Patatesli krep yemek için uğramış. | Open Subtitles | هنا، لقد جاء شقيقك ليتناول فطائر البطاطس. |
Ama onu indirimli yemek için başka yere götürseniz ben de daha mutlu olsam, olmaz mı? | Open Subtitles | ولكن ربما تستطيعي اخذه إلى مكان ملائم اكثر ليتناول وجبة سعيدة لكي احضى بوجبة اسعد |
Bir insan tabağındaki balığı ya da deniz mahsulünü yemek için sofraya oturduğunda aslında neredeyse soyu tükenme noktasına kadar tüketilen, hedef alınmış bir balığı yiyor. | Open Subtitles | عندما يجلس أحدهم على المائدة، ليتناول سمك أو طعام بحر في طبقه، ما يفعلونه في الواقع هو أنّهم يأكلون سمكً مستهدف |
Pekâla millet. Kimler Trol yemeye hazır? | Open Subtitles | حسنا يا قوم من مستعد ليتناول الترولز! |
Marcel'im birkaç yıl önce tanıştığı ihtiyar ve kör, zenci bir boksörle yemek yemek için New York'un öbür ucuna gitmişti. | Open Subtitles | سار مارسيلي كل نيويورك ليتناول الطعام مع ملاكم أسود أعمى... |
Bizimle yemek için sabırsızlanıyordur. | Open Subtitles | الذي كان يتحرق شوقاً ليتناول العشاء معي |
Yemek yemek için de değildi. | Open Subtitles | وليس ليتناول الغداء ايضا |
TC sandviç yemek için gitti. | Open Subtitles | (تي سي)، ذهب ليتناول شطيرة و... |