Uğruna her şeyi riske attığı beynini tutmak için elini alnına götürür. | TED | وضع يده على جبهته ليحافظ على عقله الذي به غامر بكل شيء. |
Ve aynı zamanda, çeşitli sürtüşmeler içinde insanları hoşnut tutabilmek için dürüstlük sistemi ne kadar yeterli? | TED | وأيضا، كيفية مقدرة النظام على تصحيح نفسه ليحافظ على رضى الناس مع جميع أنواع الاحتكاكات التي تحدث في نفس الوقت؟ |
Bu çiftliğini sağlıklı tutmak için yapılan ekolojik çiftçilik uygulamalarından biri. | TED | وهو واحدٌ من العديد من ممارسي الزراعة البيئية ويستخدم هذا النمط الزراعي ليحافظ على حقله معافى. |
Yani bu piyasaya erişim bireyler olarak bizim için çok önemli ve sürdürülebilir olması açısından tüm sistem için de bu böyle. | TED | ولذا فإن الانخراط في هذا السوق هو أمر حيوي بالنسبة لنا كأشخاص، و للمجتمع بأكمله ليحافظ على استدامته. |
Bu arada majestelerimizin formda kalmak için yaptığı yeni spor türünün hayranıyım. | Open Subtitles | أحب التمرين الجديد الذي يقوم به صاحب الجلالة ليحافظ على لياقته. |
O aklını yitirmemek için elinden geleni yaparken, | Open Subtitles | المسألة أنه بيحاول كثيراً جداً ليفعل الشىء الصحيح ليحافظ على سلامة عقله |
- ...ideallerini korumak için... | Open Subtitles | قاتل ضمن وحدة ليحافظ على المُثل العليا التي تعرفها بلاده |
Şimdi birilerini oraya yolla ve onun kaçmaması için gerekeni yap. | Open Subtitles | والآن ابعث أحداً إلى هناك ليحافظ على حياته |
Bu ülkenin Asya'daki petrol çıkarlarını güvence altına alabilmesi için bir sebebe ihtiyacı var. | Open Subtitles | لابد أن يكون هناك سبب ليحافظ هذا البلد على موارده النفطية في اسيا |
bu elektromanyetik enerjinin kontrol edilebilmesi için her 108 dakikada bir tuşa basmaktı. | Open Subtitles | كل 108 دقائق ، ليحافظ على احتواء كمية هائلة منالطاقةالالكترومغناطيسية. |
Kuvvetinin azalması üzerine, Baba, Anakin'den aydınlık ve karanlık arasındaki dengenin korunması için kalmasını ve yerine geçmesini ister. | Open Subtitles | مع ضعف قوته , الاب يطلب من اناكين ان يبقي و يأخذ مكانه , ليحافظ على الميزان بين الضوء والظلام |
Açıkçası, fiziksel mükemmelliğini korumak için çok çalışan biri olarak kestirme yolları aşağılayıcı buluyorum. | Open Subtitles | ولأكون صريح معك بصفتي رجل يعمل بجد ليحافظ على قدر ممكن من الأمتيازات الطبيعية أجد أن الطرق المختصرة مهينة |
Kony sadece suçları yetmiyormuş gibi bir amaç için değil, sadece güç için öldürüyor. | Open Subtitles | هو لا يقاتل من أجل أي غرض، فقط ليحافظ على قوته |
Bunu hayat kurtarmak için yapan birini öldürmek mi istiyorsun? | Open Subtitles | قتل شخص فعل ما فعله ليحافظ على الأرواح ؟ |
Karabataklar serinlemek için gırtlaklarını titretirler. | Open Subtitles | يفتح الغاق حلقه ويغلقه ليحافظ على برودته |
Katolik Kilisesi'ni doğru biçimde, sürdürmesi için bulmasının sebebi. | Open Subtitles | ليحافظ على الكنيسة الكاثوليكية بشكلها الصحيح |
Bu bilim adamı, türümüzü bu değişiklikten olduğu gibi korumak için seçilmiş bir insan örneği saklamak istiyordu. | Open Subtitles | سوف تغيّرنا. أراد العالِم أن ينقذ عيّنة مختارة من البشر من هذا التغير ليحافظ على جنسنا كما كان. |
Kontrolü sağlamak için yeterli Ulusal Muhafız yok. | Open Subtitles | لا يوجد ما يكفي من الحرس الوطني ليحافظ على النظام |
Dininizin gereklerini yerine getirmek için her gün neler yaptığını görmüyorsunuz. | Open Subtitles | أنت لا ترى ما الذي يفعله كلّ يوم ليحافظ على أركان دينك. |
Tamir, General'i plana sadık kalması için ikna edebilir. | Open Subtitles | يمكن لتاميير أن يقنع الجنرال, ليحافظ على نفس الخطة. |