Doğrusu, üzerinde durduğumuz şey rekabet değil. | Open Subtitles | حسنا، كما تعلمون، المنافسة ليست في الحقيقة ما نحن كل شيء. |
Küpeler pek bana göre değil, K.C. | Open Subtitles | الأقراط ليست في الحقيقة ما أنا عليه يا تشابي الأصغر |
Aslında bir çete değil. Sadece üç kişiler. | Open Subtitles | انها ليست في الحقيقة عصابة انهم فقط ثلاثة |
Kişisel deneyimim pek mühim değil. | Open Subtitles | إنّ تجاربي الشخصيّة ليست في الحقيقة هي المشكلة هنا |
Pluto'da yaşıyorlar. Orası gerçek bir gezegen değil. | Open Subtitles | وهم يعيشون داخل بلوتو، التي ليست في الحقيقة كوكب الأرض. |
Buna rağmen, Pentagon ya da Fransa Savunma Bakanlığı sözcülerinden hiçbir zaman duymayacağınız şey sorunun düşmanın kim olduğu değil, aslında siber silahların yapısının ne olduğu. | TED | حتى الآن، ما لم تسمعه أبدا من المتحدثين من البنتاغون أو وزارة الدفاع الفرنسية غير أن المسألة ليست في الحقيقة من هو العدو ، ولكن في الواقع طبيعة الأسلحة الالكترونية. |
Yani bu Aresia tam olarak bir Amazon değil? | Open Subtitles | لذا، فإن هذا Aresia ليست في الحقيقة الأمازون. |
Evet, tam olarak benim hatam değil, fakat söylemek her zaman hoşuma gider hepsini iki kez denemeye hazırım. | Open Subtitles | نعم، ليست في الحقيقة حقيبتي، ولكن مثل أنا أقول دائما ... L'... م على استعداد لمحاولة أي شيء مرتين. |
Benim soadım Smith değil. | Open Subtitles | اسمي الماضي ليست في الحقيقة سميث. |
Kamyon bana lazım ve tam olarak katamaran değil. | Open Subtitles | وانها ليست في الحقيقة لأجل طوف |
Bu gerçekten kolay bir çocuk değil. | Open Subtitles | هذا ن أحرزنا ليست في الحقيقة طفل سهل! |
Tam bir soru değil ama. | Open Subtitles | ليست في الحقيقة مسألة. |
Hiç fena fikir değil Nate. | Open Subtitles | تلك ليست في الحقيقة فكرة سيئة (نيت) |