O yalnız değil. Burada başka ruhlar da var. | Open Subtitles | إنها ليست وحيدة ، هناك أرواح أخرى في هذا المكان |
Eksik bir şey var. Işık. Ve belli ki, bu resimde yalnız değil. | Open Subtitles | ينقصها شيئاً ، البريق ومن الواضح انها ليست وحيدة مثل تلك |
Dudaklarım şu anda pek yalnız değil, tamam mı? | Open Subtitles | شفتي حالياً ليست وحيدة ، حسناً ؟ |
Bu yüzden her neredeyse, yalnız değil. | Open Subtitles | لذا فأينما كانت، فهي ليست وحيدة |
Ve sanırım ona yalnız olmadığını hissettirmek için onunla ilgileniyordu. | Open Subtitles | وأعتقد أنه أراد التواصل معها. لكي تعرف أنها ليست وحيدة. |
O yalnız değil. | Open Subtitles | إنها ليست وحيدة |
yalnız değil ama. | Open Subtitles | ماعدا انها ليست وحيدة |
Bu hususta yalnız değil. | Open Subtitles | إنها ليست وحيدة في ذلك الشأن |
O yalnız değil. | Open Subtitles | .إنها ليست وحيدة |
Bay Sutton, Ellie yalnız değil. | Open Subtitles | سيّد (ساتن)، (إيلي) ليست وحيدة |
- yalnız değil. | Open Subtitles | -إنها ليست وحيدة |
yalnız değil. | Open Subtitles | ليست وحيدة |
Ayrıca o yalnız değil. | Open Subtitles | وهي ليست وحيدة |
O yalnız değil. | Open Subtitles | ليست وحيدة |
yalnız olmadığını bilmek içimi rahatlattı, Bay Gow. | Open Subtitles | من المريح أن تعرف أنها ليست وحيدة يا سيد " جو" |
Piper için, tek ihtiyacı olan işaret ona yalnız olmadığını hatırlatması içindi. | Open Subtitles | من أجل (بايبر) الإشارة الوحيدة التي كانت تحتاجها الإشارة الوحيدة التي تذكرها أنها ليست وحيدة |
yalnız olmadığını bilmek istiyor. | Open Subtitles | تريد أن تعرف أنها ليست وحيدة |