Belki önce tıraş olmalısın. Randy, bu bir seçenek değil. | Open Subtitles | ــ ربما عليك الحلاقة أولاً ــ راندي، هذا ليس خياراً |
Tembel hayvansa iyi duyamıyor, iyi göremiyor ve tehlikeden kaçmak kesinlikle bir seçenek değil. | TED | ومن الناحية الآخري، الكسلان سمعه سيئ ونظره ضعيف ومن الواضح أن هروبه من المخاطر ليس خياراً. |
Şey, diğer tek seçeneğin, birbirimizle görüşmeyi bırakmamız olduğunu düşünüyorum. Ki seninle ilgilendiğim için bu geçerli bir seçenek değil. | Open Subtitles | هو أن نتوقف عن المواعدة وهذا على حد علمى ليس خياراً |
Biliyorum. Anlıyorum. Ama şu anda bu seçenek yok. | Open Subtitles | كلا، أنا أعلم،، أفهم ذلك ولكنه ليس خياراً الآن. |
Mekan olarak, kötü bir seçim değil. Sessiz, ücra. | Open Subtitles | من ناحية المكان، فهو ليس خياراً سيّئاً، فهو هادئ وناءٍ |
Öyle bir seçeneğim yok. Ben Katolik'im. Dolayısıyla suçlu hissediyorum. | Open Subtitles | ليس خياراً ، أنا كاثوليكية لذا أشعر بالمعصية |
Bakın, bunlara olanak verme gibi bir seçeneğimiz yok. Lafı bile geçmeyecek. | Open Subtitles | إسمعوا ضياع هذه الصفقة منا ليس خياراً إنه أمر غير مطروح أصلاً |
Bu ülkede kalmak gibi bir seçeneğin yok. Burada senin için birşey kalmadı. | Open Subtitles | البقاء في هذا البلد ليس خياراً صائباً ليس لديك ماتفعله هنا |
Belli ki bu duygularla hareket etmen bir seçenek değil... | Open Subtitles | من الواضح ان التصرف تباعاً لتلك المشاعر ليس خياراً |
Insanlar şeytan gibidir, Barış ise bir seçenek değil. | Open Subtitles | البشر مُتَوحِّشون. السلام ليس خياراً متاحاً. |
Bu işte tek şansımız var, ve başarısızlık bir seçenek değil. | Open Subtitles | لدينا فرصه واحده في هذا العمل و الفشل ليس خياراً |
Bu bir seçenek değil. Bu sırrı asla ardında bırakamazsın. | Open Subtitles | وبماذا كنت تفعل، هذا ليس خياراً ولا يمكنك ترك هذا السر ورائك |
Ama dördüncü adımın gerektirdiği gibi dürüst olmam gerekirse, acımasız olmalıyım, çünkü yenilgi bir seçenek değil. | Open Subtitles | ولكن إذا كنتُ صادقاً، كما تُلزمنا الخطوة الرابعة أن نكون فعليَّ أن أكون قاسياً لأنه الفشل ليس خياراً |
Şöyle diyelim diğer şık artık bir seçenek değil. | Open Subtitles | فلنقل ذلك وحسب ما عدا ذلك ليس خياراً بعد الآن |
Öyle bir seçenek yok, kocaman. Ya yardımcım olursun ya da kendine bir iş ararsın. | Open Subtitles | هذا ليس خياراً متوفراً يا صديقي ، إما أن تكون مساعدي أو تبحث عن وظيفة في مكان آخر |
- Hayır, böyle bir seçenek yok. Önemli bir işim var ve çok zordur. | Open Subtitles | هذا ليس خياراً مطروحاً ليس في عملي هذا حيث يجب أن اركز تماماً |
Bu bir seçim değil. | Open Subtitles | فالأمر لا يسير هكذا هذا ليس خياراً |
Sizi burada bırakmak gibi bir seçeneğim yok. | Open Subtitles | ترككم هنا ليس خياراً بالنسبة لي |
Bırakın beni! Öyle bir seçeneğimiz yok. Sahile birkaç yüz metre kaldı. | Open Subtitles | كلانا يعلم أنّ هذا ليس خياراً وارداً إنّه ربع ميل فقط حتّى الشاطئ |
Bilgi saklama gibi bir seçeneğin yok. | Open Subtitles | حملك لمعلومات والسكوت ليس خياراً |
Seçimlere hile karıştırmak seçenek olamaz. | Open Subtitles | تزوير الانتخابات ليس خياراً. |
- Evet. - Farkındayım yani kesip çıkarmak bir çözüm değil. | Open Subtitles | أعلم هذا جيداً، إذاً قطعها ليس خياراً |
Bir yerde senin geçirdiğin kadar zaman geçirmek bizim gibiler için mümkün değil. | Open Subtitles | البقاءُ في مكانٍ واحد أكثرَ ممّا فعلت ليس خياراً لأيٍّ منّا |
Silmeyi geri al ise seçeneklerde yok. | Open Subtitles | ...إلغاء الحذف .ذلك ليس خياراً |
Brooklynli olduğun zaman, dahil olmamak seçenek değildir. | Open Subtitles | عندما تكونين من "بروكلين"، أن لا تخوضي بالمشكل ليس خياراً. |
Yeni çocuklara çıkışın seçenek olmadığını göstermenin etkili bir yolu. | Open Subtitles | هذه طريقة فعّالةٌ ليروا الأطفال أنّ الخروج ليس خياراً متاحاً |