Bu genişleme için nihai bir kanıt değil, ancak bunu açıklayan genişleme dışındaki herhangi bir durum da aynı görünecektir. | TED | وهذا ليس دليلا قاطعا على تضخم الكون، لكن أي شيء آخر يفسر هذا غير التضخم سوف يبدو مماثلا. |
Evet ama bu bir kanıt değil eğer bir araya gelip onu aldatmakla suçlayacaksanız kanıta ihtiyacınız olacaktır. | Open Subtitles | نعم، لكن هذا ليس دليلا و هو ما ستحاجونه ان كنتم ستتهمونها بالخيانة |
Bu kanıt değil yanından bile geçmez. | Open Subtitles | هذا ليس دليلا... ليس حتى إنتهاء. |
Ancak kanıtın olmaması, yok olduğuna kanıt değildir. | Open Subtitles | ولكن عدم وجود شهود, ليس دليلا على الغياب. |
Sadece tahmin ediyor. Tahminler kanıt değildir. | Open Subtitles | انه فقط يُخمن, والتخمين ليس دليلا |
Bu bir kanıt değil. | Open Subtitles | لكن هذا ليس دليلا |
Bu bir kanıt değil. | Open Subtitles | لكن هذا ليس دليلا |
kanıt değil, Margaret. Tesadüf. | Open Subtitles | إنه ليس دليلا يا "مارغريت" إنها مصادفة. |
Bu kanıt değil. | Open Subtitles | هذا ليس دليلا |
Bunlar kanıt değil. | Open Subtitles | هذا ليس دليلا |
Bu kanıt değil. | Open Subtitles | هذا ليس دليلا. |
- Tarih yeni kanıt değildir. | Open Subtitles | التاريخ ليس دليلا جديدا . |
His, kanıt değildir. | Open Subtitles | {\pos(192,210)} -الإحساس ليس دليلا . |