sadece İngiltere'de ve Amerika'da değil, Fransa ve Macaristan'da, Brezilya'da, Myanmar'da, Yeni Zelanda'da. | TED | ليس فقط في بريطانيا و أمريكا، بل في فرنسا وهنغاريا والبرازيل ومينمار ونيوزلندا. |
Gezegen sadece güneş ışığıyla değil halka ışığıyla da güneş banyosu yapar. | Open Subtitles | هذا الكوكب مغمور، ليس فقط في ضوء الشمس ، ولكن لمعان الحلقات |
Ve bu sadece amino asitlerle saptanabilir. | TED | وهو قابل للاكتشاف ليس فقط في الاحماض الامينية |
Sorum; sadece koloninin nasıl organize olduğu değil... ...faaliyetini nasıl değiştirdiğidir de. | TED | وهذا ليس فقط في كيفية تنظيم المستعمرة، ولكن في كيفية إختلافها وما هي وظيفتها؟ |
Ama şimdi, sadece bizim okulumuzda değil, bölgedeki 4. sınıflar arasındaki en iyi öğrenci o. | TED | ولكنها الآن أفضل طالب، ليس فقط في مدرستنا، ولكن على مستوى التقسيم ككل. |
Sebep ve sonucu anlamak için zaman doğrusuna ihtiyaç duyarız. sadece nesneler dünyasında değil, kişisel amaç ve motivasyonlarımızda da... | TED | نحن بحاجة إلى السهم للوقت فهم السبب والنتيجة، ليس فقط في العالم المادي، ولكن في منطقتنا النوايا والدوافع لدينا. |
Laboratuvarımda, öyle araçlar geliştiriyoruz ki sadece mekanda gezinmeyi değil zaman boyunca da gezinmeyi mümkün kılıyoruz. | TED | في مختبري، نقوم بتطوير أدوات للسفر ليس فقط في الفضاء ولكن أيضا من خلال الوقت. |
Bunun da ötesinde bu bizim kültürel kimliğimizin bir parçası, sadece Amerikanın değil batılı toplumların ve dünyadaki demokratik toplumların kültülerinin. | TED | أبعد من ذلك هي جزء من هويتنا الثقافية ليس فقط في أمريكا لكن في المجتمعات الغربية وفي المجتمعات الديموقراطية حول العالم. |
Bu nedenden dolayı ben sadece konser salonlarında değil, sokakta,internette ve 'havada' da dinletiler verdim. Sürekli merak etmek için, gerçekten dinlemek, tarafsızca dinleyebilmek için... | TED | ولهذا قد عزفت ليس فقط في قاعات الحفلات لكن أيضًا في الشارع، والإنترنت، وفي الهواء: لأشعر بتلك الحالة من الإعجاب، لاستماع حقيقي، ولاستماع بدون تحيز. |
Yeni modeller yapmak ve test etme kabiliyeti sadece bilimin her dalında değil, modern toplumda da gerekli hale geldi. | TED | القدرة على صنع و اختبار نماذج أصبح أساسياً ليس فقط في كل مجال من مجالات العلوم اليوم بل و في مجتمعنا الحديث بنفسه |
Geçen Eylül ayındaki İklim Yürüyüşü'nü hatırlıyorum, büyük bir ivme vardı, sadece New York'ta değil, dünyanın her yerinde. | TED | وأذكر كثيرا حركة كلايمت مارش سبتمبر الماضي، وكان ذلك الزخم الهائل، ليس فقط في نيويورك، ولكن في جميع أنحاء العالم. |
Belki de sadece taşları değil hayatı da değiştiren bir süreç halen işliyordur. | TED | ربما هناك عملية لا تزال نشيطة إلى اليوم قد سببت تغيرات ليس فقط في الصخور بل في الحياة. |
Hatta "sağ" kelimesi sadece İngilizce'de değil, pek çok dilde "doğru, iyi, yerinde, sağlam" anlamlarına geliyor. | TED | حتى كلمة يمين تعني أيضًا الصحيح أو الخير ليس فقط في الإنجليزية ولكن أيضًا في العديد من اللغات الأخرى. |
Büyüme olmadan, ülkeler daralır ve körelirler. sadece ekonomik istatistikler anlamında değil, aynı zamanda hayatın anlamı ve nasıl yaşandığı açısından da. | TED | من دون نموّ اقتصادي، سوف تضمحلّ البلدان، ليس فقط في تاريخ الإحصاءات الإقتصادية لكن حتى فى مستوى المعيشة وكيفيّتها. |
Ama başka bir yöne doğru ışın saçan basit bir şey olabilir, sadece dünyaya doğru değil. | TED | لكن قد يكون شيئاً بسيطاً مجرد أنهم أعادوا نشرها بعيداً في إتجاه آخر، ليس فقط في الأرض. |
Peki bu tarz konuşmalar gerçek hayatta da geçiyor mu, yoksa sadece bu tarz tasarım toplantılarıyla mı sınırlı? | TED | فهل هذا يشبه المحادثة التي تحصل في الواقع، ليس فقط في هذه الإجتماعات عن التصميم؟ |
sadece o hastane odasında veya evdeki o kanepede değil, ama gittiğimiz her yerde ve gördüğümüz her şeyde. | TED | ليس فقط في غرفة المستشفى تلك أو على الأريكة في المنزل، ولكن أينما نذهب وكل ما نراه. |
Öyle bir durumdaydık ki sadece Afganistan ya da Irak'taki savaştan değil, | TED | لقد رَجَعَنا بِخُفَيّ حُنَيْن . ليس فقط في العراق وأفغانستان. |
Haydi tüm kurumlarımızda değişiklik yaratalım ve sadece Batı'da değil. | TED | لنحدث تغييراً في كافة مؤسساتنا، ليس فقط في الغرب. |
Şimdi, sadece kamu sektöründe değil yönetim erkleri arasında da yapılan mücadelenin önemini anlıyoruz. | TED | الآن، نعرف أهمية الصراع ليس فقط في القطاع العام فيما بين أفرع الحكومية. |