su gülünç hilkat garibesinin... bir roketle dünyaya gelmesi üç yil sürmüs. | Open Subtitles | هذا الشيء الصغير التافه أخذ 3 سنوات في رحلة في صاروخ ليصل إلى كوكب الأرض |
Lupusun bu seviyeye gelmesi seneler sürer. | Open Subtitles | الذئبة يستغرق أعواماً ليصل إلى هذه النقطة |
Bu aşamaya gelmesi yıllar sürer. | Open Subtitles | حسناً، إنه يأخذ سنوات ليصل إلى هذه المرحلة |
Cady'nin benden öç almak için seni inciteceği aklıma gelseydi seni uyarırdım. | Open Subtitles | لو كانت واتتني أدني فكرة عن أن كادي سيلحق بك الأذي ليصل إلى لكنت حذرتك |
- O yapılır Wyatt, almak için. - Gideon tüm iyi bir abidesidir. | Open Subtitles | ليصل إلى (وايت) ، و لقد وصل إليه إن (غيديون) هو رمز للخير |
Belgeleri biliyor, gerçekleri biliyor, fakat bu sonuca ulaşmak için onları eğip büküyor. | TED | كان يعرف الوثائق، ويعرف الحقائق، ولكنه حرّفها ليصل إلى هذا الرأي. |
Sıklıkla, Avrupa'ya ulaşmak için hayatlarını tehlikeye atıyorlar. | TED | والكثير منهم، يخاطر بحياته ليصل إلى أوروبا. |
Başka türlü delil odasına konulan levyeye ulaşması mümkün değil. | Open Subtitles | تلك الطريقة الوحيدة ليصل إلى عتلة بعد وضعها في الأدلة |
...bu yüzden buraya gelmesi bir kaç gün alacaktır. | Open Subtitles | لذا سيستغرقه الأمر بعض الأيام ليصل إلى هنا |
Arabasıyla ofise gidip gelmesi de 10 dakika sürer. | Open Subtitles | وإستغرق 10 دقائق إضافية ليصل إلى سيارته من المكتب |
Senatörün buraya gelmesi ne kadar sürer? | Open Subtitles | كم لديه من الوقت سيناتور ليصل إلى هنا؟ |
Şoförün buraya gelmesi 10 dakika sürermiş. | Open Subtitles | السائق سيأخذ 10 دقائق ليصل إلى هنا |
Başka durumlarda, normalden az damar olduğunda, damarların, normal seviyeye gelmesi gerekebiliyor. Mesela, bir yaralanmanın ardından. Vücut bunu da hallediyor; ancak damar miktarlarını, normal seviyeye kadar arttırıyor. | TED | الآن هناك مواقف أخرى حيث نبدأ تحت خط البداية, و يكون الجسم في حاجة إلى تكوين المزيد من الأوعية الدموية ليصل إلى المعدلات الطبيعية. فمثلا, بعد التعرض لجرح. و الجسم يستطيع أن يفعل ذلك أيضا, و لكن ليصل فقط إلى المعدلات الطبيعية, هذه النقطة المحددة. |
Sylvester'ın bulunduğum noktaya gelmesi on ay sürer. Henüz değerlendirmesi dahi yapılmamış. | Open Subtitles | سيستغرق (سيلفستر) الذي لم يعين بعد عشرة أشهر ليصل إلى حيث أنا الآن |
Bana Wyatt almak için yol çıkmak için çalışıyor olabilir. | Open Subtitles | ربما هو يحاول أن يبعدني عن (الطريق ليصل إلى (وايت |
Bu yüzden bir iblisin Wyatt'ı almak için onu ele geçirdiğini düşünüyorum. | Open Subtitles | لهذا السبب أعتقد أن مشعوذاً . (قد إستحوذ عليها ليصل إلى (وايت |
Oğlumuzu almak için. | Open Subtitles | ـ ليصل إلى إبننا. |
Oraya ulaşmak için kaliteli eşyaları olmak zorunda. | Open Subtitles | يحتاج معدات كثيرة ليصل إلى هناك |
O şey karını John'a ulaşmak için kaçırdı. | Open Subtitles | ذلك الشيء، قد إختطف زوجتك ليصل إلى (جون) |
Bana ulaşmak için seni kullandı. | Open Subtitles | هو اتستعملك ليصل إلى |
Avrupa ışık hızıyla bile olsa çok uzaklardadır. verilen emirin araca ulaşması bir saatten fazla sürecek. | TED | يوروبا هو بعيدا جدا حتى انه بسرعة الضوء، يستغرق الايعاز أكثر من ساعة ليصل إلى المركبة. |
Bir sandalda "X" mil hızla giden bir adam var... ve dalganın hızı da, işte başka bir mil... ve kasabaya ulaşması ne kadar sürer? | Open Subtitles | مثلا، أن هناك رجل يقود زورق لمسافة معينة والمسافة الحالية تستغرق وقت معين فكم يستغرقه من الوقت ليصل إلى البلدة? |