"لَكنَّه لا" - Translation from Arabic to Turkish

• Ama

Sanki yoklugu birkaç saniye sürdü, Ama daha uzun olmal.
بدت كثواني قليلة ، لَكنَّه لا بدّ وأنها كَانَت أطولَ.

Şu aptal şeyi saklamaya çalışıyorum, Ama o bizden saklanamaz değil mi, Maura?
يُحاولُ أَنْ يَخفي هذا المصّاصِ لَكنَّه لا يَستطيعُ الإختِفاء منّا، يُمْكِنُ أَنَّهُ، مورا؟

Bu bir zafer olarak sayılabilir Ama dişilerin geleceğinden de emin olamaz.
ويعد نصرا لَكنَّه لا يَستطيعُ إفتِراض ان الإناث ستنجذب له في الحقيقة.

- Yani, tabi hayatım yenilenmiş bir köprü çok güzel olur Ama kullanılmıyor.
أَعْني، اكيد، عزيزتي أَعْني، الجسر المُغَطَّى جميلُ لَكنَّه لا يَخْدمُ أيّ وظيفة فعلية

Güneş kadar parlak bir ışık. Ama o ışığa bakınca gözlerin yanmaz.
مشرقٌ كالشمس لَكنَّه لا يَآْذي للنَاظر إليه

Ama bunu kabul etmiyor çünkü kendisi bir avukat.
لَكنَّه لا يُريدُ الإعتِراف بذلك لأنه محامي

Sizin dünyanızda olanlardan dolayı üzüldük, Ama bu bizi ilgilendirmiyor.
كلنا حَزنّا مِن قِبل الذي حَدثنَا في عالمِكَ، لَكنَّه لا يَتعلّقُ بنا.

Baba düşündüğün için teşekkürler Ama evimin dekorasyonuyla pek uymuyor.
حَسناً، شكراً ل الفكر، أَبّ، لَكنَّه لا يُدخلُ حقاً بديكورِ شُقَّتِي.

Onun bir çakmak olduğunu sanıyordum. Zaten öyle, Ama o bunu bilmiyor.
إعتقدَ أن تلك كَانتْ قداحة لَكنَّه لا يَعْرفُ ذلك

Kimse yaşlanmayı sevmez. Ama bu eğlenemeyeceğin anlamına gelmez.
لا أحد يَحْبُّ تَقَدُّم في السنَّ، لَكنَّه لا يَعْني بأنّك لا تَستطيعُ التَمَتُّع بنفسك.

Radyonun sahibiymiş gibi davranıyor Ama değil.
يَتصرّفُ مثل هو يَمتلكُ المحطة، لَكنَّه لا.

Geri gönderelim dedim Ama Daphne'nin önünde olay çıkarmak istemedi.
حَثثتُ هو يُعيدُه، لَكنَّه لا إخلقْ a مشهد أمام دافن.

- Kardeşsiniz Ama benzemiyorsunuz.
يُـفــترض بأنـكـم إخــوةَ لَكنَّه لا يشبـهـك

Ama nasılsa İngilizce bilmiyor.
لَكنَّه لا يفهمْ الإنجليزية ، على أية حال

Bakın, bütün bunlar kulağa inanılmaz geliyor biliyorum... ..Ama doğru olmadığı anlamına gelmiyor, tamam mı?
النظرة، أَعْرفُ هذه كُلّ أصوات مدهشة، لَكنَّه لا يَجْعلُه أيّ أقل صدق، حَسَناً؟

Ama iblisin peşinden gitmemizi istemiyor, burada beklememizi istiyor.
لَكنَّه لا يُريدُنا أَنْ نُطاردَهم الشيطان، يُريدُنا أَنْ نَنتظرَ هنا.

Kâhin oluğunu düşünüyor. Ama Niles ona inanmıyor.
حَسناً، تَعتقدُ بأنّها روحيةُ، لَكنَّه لا يَعتقدُها.

Senden hoşlanıyorum Ama bu kadar zor olmamalı.
أَحْبُّك، لَكنَّه لا يَجِبُ أَنْ يَكُونَ هذا بشدّة.

Ben haklıyım! Tamam, haklısın. Ama sorun her zaman haklı olmakla ilgili değil.
الموافقة، أنت صحيح، لَكنَّه لا دائماً حول أنْ يَكُونَ صحيح.

Başına gelenlere üzüldüm Ama bu bir mazeret değil.
أَنا آسف على كُلّ ذلك حَادِثُ إليك , لَكنَّه لا عذرَ.