Güzel. olan şey şu, bu gördüğünüz veri aslında bir PDF dosyasındaydı. | TED | أحب ذلك. ما حدث هو أن البيانات التي رأيتموها كانت في الأساس بصيغة بي دي إف. |
Ama bence olan şey şu: jenerasyonla ilgili duruma odaklandıkça bu ''insan grupları'' insanların sadece insan olduğunu unuttuğumuz bir alan yarattı. ''İnsan insandır.'' | TED | ولكن أظن أن ما حدث هو التركيز على الفئات الأجيال، هذه المجموعات من الناس، التي صنعت قدرة نسيان أن الناس هم ناس. |
olan şey şuydu, yapay zekâyı geçmişte işe aldıkları insanlara ait örnek özgeçmişlerle eğittiler. | TED | ما حدث هو أنهم تدربوا على عينات من سير ذاتية لأشخاص توظفوا في الماضي. |
Eh, Olan şu ki; yerli halk kendine geldi. | TED | حسناً، ما حدث هو أن المجتمع المحلي قد تعافى. |
Olan şu; o sizin düşündüğünüz gibi biri değil. | Open Subtitles | ما حدث هو أنها ليستَ الشخص الذي كُنتِ تظنيه |
olan şuydu, bir mermi, kafamın 8-10cm yakınına isabet etmişti. | TED | ما حدث هو أن الرصاصة ضربت، الرصاصة ضربت 3 إلى 4 إنشات من جانب رأسي. |
olan şuydu, biz kısmi olarak sudan oluşuyoruz ve su donduğunda genişler. | TED | و ما حدث هو اننا جزئيا مصنوعين من الماء، و عندما يتجمد الماء يتمدد. |
Ve ne oldu? olan şey şu: Çin büyüyor ve artık o derece eşit değil, | TED | وماذا حدث؟ ما حدث هو كالتالي: الصين في تنامي، لم تعد مساوية للولايات المتحدة |
olan şey, eşeğe altın semer vursan yine eşek olması. Atlara doping vermeye başlamış. | Open Subtitles | ما حدث هو أن النمر لا يُغير طبيعته واتضح بأنه كان يُخدر الخيول |
olan şey gayet açık mafya, tanıklardan bazılarına ulaşmış ve anlattıklarını değiştirtmişti. | Open Subtitles | بوضوح ما حدث هو أن العصابة خطفت الشهود وجعلوهم يقلبون قصصهم |
olan şey, virüs ya da virüsten etkilenmiş biri uçakla bir başka ülkeye gitti ve ilk defa uzak bir ülkede virüs tekrar patlak verdi. | TED | ما حدث هو أن الفيروس, أو أن شخصأً مصاباً به, التحق بطائرة و سافر إلى بلدٍ آخر، و لأول مرة, رأينا في بلدٍ مختلف ظهور الفيروس من جديد. |
Ortalama 55 milyon yıl önce, gerçekten ani bir ısınma olayı olmuştu ve olan şey ise, bir sürü karbondioksidin, dünyanın atmosferine yayılmasıydı ve aniden, aşırı bir küresel ısınma olayına yol açmıştı. | TED | قبل حوالي 55 مليون سنة، كان هناك حدث حراري مفاجئ حقًا، وكان ما حدث هو أن مجموعة كاملة من ثاني أكسيد الكربون أُطلقت في الغلاف الجوي للأرض، وكانت سببًا في حدوث احتباس حراري عالمي سريع وشديد جدًا. |
olan şey şu; sen kendi tutkularını diğer her şeyin önüne koyup, gittin. | Open Subtitles | ...ما حدث هو وضع رغباتك الخاصة قبل كل شيء آخر وغادرتي |
Olan şu ki, ben kedimi almaya çalışıyordum. | Open Subtitles | نعم , ما حدث هو أني كنت أحاول أن استعيد قطي |
Olan şu babam Çin'in büyük askeri liderlerinden biri ile beraber kalıyordu General Chang, ki, bu arada, General Chang'in tavuğu tarifini bulmuştu. | Open Subtitles | ما حدث هو... أن أبي كان يقيم مع أحد القادة... الصينيين العظماء |
Olan şu, saçmalıklarla dolu. | Open Subtitles | أنها دائرة الثقه والاحترام البيضاوية الشكل . ما حدث هو أنه حمل زائد . |
CA: Olan şu ki, hidrolik kırılma teknolojisini kullanma kabiliyetinin artmasıyla, hesaplanan doğal gaz türündeki rezervlerin patlaması fiyatların düşmesine neden olarak, rüzgarı yarış dışı bıraktı. | TED | ك.أ: وبالتالي ما حدث هو أنه، من خلال القدرة المتزايدة لاستخدام تقنية التكسير الهيدروليكي، مدخرات الغاز الطبيعي المحسوبة انفجرت نوعا ما فانخفض الثمن، الأمر الذي جعل الطاقة الريحية غير قادرة على المنافسة. |
olan şuydu. | Open Subtitles | ما حدث هو الآتي |