Beynin içindeki korkak çocuğa oyunlar oynayıp gördüklerini kabul ettiriyor. | Open Subtitles | في تلك الليلة انه دماغك يساعد فتى صغير خائف لتقبل ما يراه |
Halkı için en iyisi olduğunu düşündüğü şeyi yapıyor sadece. | Open Subtitles | إنه فقط يفعل ما يراه لمصلحة شعبه |
Önemli olan gözlerde ne gördüğü. | Open Subtitles | الأمر يعتمد بشكل أكبر على ما يراه في العيون دراسة حالات المستأصلين أظهرت |
Fark etmezdi, çünkü onca silah sesinden sonra Lefferts'in tek gördüğü şey kendisine doğrultulmuş bir silahtı. | Open Subtitles | لا يهم أقصد, بعد كل إطلاق النار ذاك فإن كل ما يراه ليفيرتس هو سلاح موجه عليه |
"Bebek yuvadayken ne görürse, büyüyünce onu yapar." | Open Subtitles | "ما يراه الطفل في صغره، إنه يكرّره حين يكبر". |
Şu kahrolası iskeleden her ne gördüyse, orada dikilirken aklından ne tür düşünceler geçtiyse, bana asla söylemedi. | Open Subtitles | أيا كان ما يراه وهو يقف على السلالم أيا كانت الافكار التى جالت بخاطره وهو يقف هناك فأنه لم يبح بها لى |
Gördüğünüz gibi onun mükemmeliyetçiliği ve katı çalışma etiği güçsüzlük olarak gördüğü şeyi kendinin ve diğerlerinin etkisine açık bırakıyordu. | TED | أترون، كمالية جون، وأخلاقيات عمله الصارمة عملت فقط على كشف ما يراه كضعفه الداخلي لنفسه ولغيره |
Birbirlerinin düşüncelerini duyup, gördüklerini görüyorlarmış. | Open Subtitles | يسمعون ما يفكر به الجميع يرون ما يراه الجميع |
Sistemlerini tarıyor onun gördüklerini, stad kameralarını görüyorlar. | Open Subtitles | يراقبان أنظمته يريان ما يراه يضيفان إليه كل المعلومات. |
Onları kendi gördüklerini görmeye zorluyor. | Open Subtitles | انه يجبرهم على رؤية ما يراه هو |
Sadece insanları için en iyi olduğunu düşündüğü şeyi yapıyor. | Open Subtitles | إنه فقط يفعل ما يراه لمصلحة شعبه |
Halkı için en iyisi olduğunu düşündüğü şeyi yapıyor sadece. | Open Subtitles | إنه فقط يفعل ما يراه لمصلحة شعبه |
Jace doğru olduğunu düşündüğü şeyi yapıyor. | Open Subtitles | جيس يفعل ما يراه الصحيح |
gibi şeyler olduğu. Bazen, bilgisayar ne gördüğü hakkında emin olamayınca çok fazla düşünmek yerine yeterince mantıklı bir cevap vermesini öğrettik, tıpkı bizim yapacağımız gibi fakat başka zamanlarda bilgisayar algoritmamız bize dikkate değer şeyler tam olarak nesnelerin ne olduğunu marka, model ve üretim yılı gibi şeyleri söylüyor. | TED | أحيانًا، عندما لا يكون الحاسوب متأكدًا جدًا حيال ما يراه علمناه أن يكون ذكيًا بقدرٍ كافٍ ليعطي إجابة آمنة بدلًا من أن يرهق نفسه زيادة عن اللزوم تماما كما قد نفعل نحن لكن في أحيان أخرى تكون خوارزميتنا مميزة في إخبارنا عن ماهية الأشياء بدقة كالشركة المصنعة لسيارة وطرازها وسنة صنعها |
Herkesin ne gördüğü! Bunu biliyordun! | Open Subtitles | ما يراه الجميع وأنت تعلم ذلك |
Bir kaç ay önce televizyonda haberleri izleyen her Avrupalının gördüğü şey kontrol edilemez bir kalabalığın sınırlar aşarak hareket ettiğiydi ve televizyondaki bu görüntülerde yüzlerce, binlerce insan yer değiştiriyordu. | TED | ما يراه الأوروبي في التلفاز، كلّ يوم، منذ عدة أشهر، عندما يشاهد نشرة الأخبار كل يوم، هو حشد من الأشخاص يأتون ولا يتمّ ضبطهم، يتنقلون بين الحدود، وكانت مئات أو آلاف الصور للناس الذين يتنقلون. |
Ama onun dengesiz gördüğü şey, aslında romantik. | Open Subtitles | و لكن كما ترى ما يراه هو غير متزن أنا أراه ... |
Bir bekçi. O ne görürse, Lo Pan'ın bilir. | Open Subtitles | حارس، ما يراه " لو بان " يعرفه |
Yatak odasında çıplak dolaşırken gördüğü şeyi beğendiğini sanışım. | Open Subtitles | المشي فى انحاء غرفة النوم بدون اي ملابس معتقدة بانه يحب ما يراه |
Biri ne görüyorsa hepsi görüyor. | Open Subtitles | أياً كان ما يراه الفرد، يراه الجميع وأياً كان ما يسمعه الفرد، يسمعه الجميع |
Herkesin sende ne bulduğunu gerçekten anlamıyorum. | Open Subtitles | الآن أنا لا أفهم ما يراه كلّ شخص فيك |