Ayrıldıklarında, kendi dizi kuralları için çok farklı yollara yönelten seçimler yaptılar. | TED | عندما اختارتا خيارا الانفصال أدى ذلك إلى مسارات متباينة جدا لمجموعات قوانينهما. |
Fikrimiz içinde aynı sistemi içeren bu mekânların her birinin diğerlerinden farklı görünmesi ve hissettirmesi. | TED | الفكرة تكمن في أنّه ينبغي على هذه الأماكن أن تكون متباينة شكلًا وإحساسًا مع احتواء نفس النظام. |
Onların da farklı fikirleri, farklı bakış açıları var; size yardım edebilirler. | TED | لديهم أفكار متباينة وآراء مختلفة، وبإمكانهم مساعدتكم. |
Nörolojik olarak farklı olduğuma başka kanıt istiyorsanız çoğu insanın ödünü koparan şeyleri yaparken sakinim. | TED | وإذا كنت بحاجة إلى أي دليل آخر، فأنا متباينة عصبيا، نعم، أنا هادئة وأفعل شيئًا يخيف معظم الناس بحق الجحيم. |
Veriler birbirinden tamamen farklıydı. A.B.D ordusunun ülkenin sadece küçük bir kısmı için detaylı bilgisi vardı. | TED | كانت البيانات متباينة بشكل لا يصدق.وكان الجيش الأمريكي يملك معلومات مفصلة فقط عن جزء صغير من البلاد. |
Çok zor bir problem çünkü proteinin adapte olabildiği çok sayıad farklı şekil var. | TED | إنها مشكلة صعبة للغاية لأن هنالك أشكالًا عدة متباينة يمكن أن يتخذها البروتين. |
Yani eşit kuvvetle oluşturulan bir sesin havadaki ve su altındaki şiddeti farklı olacaktır. | TED | إذًا يشكل صوت الضغط ذاته حِدّة متباينة في حال قياسه في الهواء أو تحت الماء. |
farklı ilgileri var. Apayrı değer yargıları var. | TED | لديهما مصالح مختلفة. لديهم قيم متباينة. |
Giydiğimiz şeyler bizim görünüşte birbirinden tamamen farklı olan kültürlerimiz arasında bir köprü oluşturabilir. | TED | الملابس التي نرتديها يمكن أن تُشكِّل جسورًا بين ثقافاتنا التي تبدو متباينة. |
Bunu görebiliyorduk çünkü farklı açılardan izliyorduk. | Open Subtitles | لأننا كنا نتلقى الهجمات من عدة زوايا متباينة |
Tevrat, Kuran, Zebur, İncil bir çoğu ilahi gücü kavrama açısından farklı ve derin arzuları ortaya çıkarıyor. | Open Subtitles | التوراة و القرآن و التلمود و الإنجيل تظهر إختلافات عميقة لمعانى دينية متباينة |
Kadına neyin uygun olduğuyla alakalı çok farklı bir bakış açımız var, senin yatak zevkinin farklı olduğu gibi. | Open Subtitles | آراؤنا متباينة جدّاً حول ما يناسب النساء كما يدلّ ذوقك بقراءة ما قبل النوم على ذلك |
Her birimiz ölüme farklı tepkiler veririz. | Open Subtitles | لدينا جميعاً ردود فعل متباينة تجاة الموت |
Evet de, bir işimize yarayacaklar mı bilmiyorum. Anne de, çocuklar da farklı tarifler vermiş. | Open Subtitles | أجل، لستُ متأكّدة من مدى جدواها، قد قدّمت الأمّ والولدان أوصافاً متباينة |
Eğer tümü aynı süreçten meydana geldi ise öyleyse hepsini bir diğerinden farklı yapan neydi? | Open Subtitles | لو صنعَتها جميعًا ذات العملية فما يجعلها متباينة للغاية عن بعضها؟ |
farklı tip yiyecekler kanseri ve diğer hastalıkları nasıl etkiler? | Open Subtitles | كيف يمكن لأصناف متباينة من الطعام أن تؤثر بالسرطان و بأمراض أخرى؟ |
farklı büyüklükte soluk alanlar var fakat tutarlı renkteler. | Open Subtitles | بقع شاحبة متباينة الحجم و لكن لونها مُتناسق |
Bu iki bölge coğrafik olarak birbirinden farklı görünse de rüzgar aracılığı ile birbirleriyle bağlantılılar. | Open Subtitles | هنا و هنا الان، علي الرغم من ان هاتين المنطقتين تبدو متباينة جغرافيا |
Ve buradaki farklı darbe de altının düz ya da çukur olduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | وأثر متباينة تشير هنا البنط أو الدمل في القاعدة. |
Cangılın sık ve gür zemininde yaşayan avcılar farklı şekil ve boyutlardadır. | Open Subtitles | الصيادون يعيشوا بالطابق الكثيف بأسفل الغابه احجامهم وأشكالهم متباينة |