Yolda Owen'la karşılaştım. evlatlık olduğunu bilmiyordu. | Open Subtitles | إلتقيت أوين في الطّريق، وهو لم يعرف بأنّه متبنّى |
Bu arada, aklınızda bulunsun ona evlatlık olduğunu söylemedik henüz. | Open Subtitles | بالمناسبة، أنتم يجب أن تعرفوا بأنّنا لم نخبره أنه متبنّى لحد الآن |
Kendisi evlatlık verilmiş diğer çocuklar gibi. | Open Subtitles | فهو كأيّ طفلٍ متبنّى. |
Bana da evlâtlık olduğumu söyleyeceklerini sandım. | Open Subtitles | ظننتُ أنّهما سيخبراني أنني متبنّى أيضاً |
- Aslında ben evlatlığım. Doğru giysileri al. | Open Subtitles | بالواقع أنا متبنّى البس الملابس الصحيحة |
Alçaklık yaptığı için odasına gönderildi. Ike evlatlık olduğu için onun kardeşi olmadığını düşünüyor. | Open Subtitles | قرر أنّ (آيك) ليس أخاه لأنّه متبنّى |
Keşke evlâtlık olsaydım. | Open Subtitles | أتمنّى لو كنتُ متبنّى |
- Ben evlatlığım. Ona söylemiştim. | Open Subtitles | أنا متبنّى, لقد أخبرتها |