Büyükbabamdan yaşam enerjisinin döngüsel olduğunu... denge içinde, kesintisizce aktığını öğrendim. | Open Subtitles | لقد علمنى جدى ان طاقة الحياه تذهب فى دائره000 فى تدفق تام, متوازن. |
Ekonominin gelişmesi, denge sağlanması ve sürdürülebilir bir büyüme için ...harcamalarda kesintiye gidilmesi gerektiği açıktı. | Open Subtitles | بعض التباطئ في أخذ خطوة الإنفاق يكون ضرورياً إذا كان النمو الإقتصادي يتقدم بشكلٍ محافظٍ و متوازن |
Temelde bu uzun türde eğriliği dengede tutacak bir şeye ihtiyacımız var. | Open Subtitles | جاعلٌ اياه أكثر إستقراراً بكثير أساسا، هذا الانحناء الطولي هنا يجب أن يكون متوازن من قِبل الشي الذي يمسكه. |
Dengen bozuktu, şanslı bir yumruk salladı. | Open Subtitles | لقد كنت غير متوازن |
Shiloh'nun buraya kadar gelmesi etkileyici, ama saha dengesiz görünüyor. | Open Subtitles | انجاز نسور شيلوه مثير للاعجاب ولكن الملعب يبدو غير متوازن |
Gezegenin iki yakasında dengelenmiş iki devasa nüfus merkezi. | Open Subtitles | مركز الكثافة السكانية متوازن في كل جانبي الكوكب |
Sen akli yönden dengeli olacaksan ben her şeyi yaparım. | Open Subtitles | سأفعل أي شيء إذا كان هذا يعني بأنك متوازن عقليا |
denge mükemmel. Kılıcın sapı, üst kısımla aynı genişlikte. denge mükemmel. | Open Subtitles | متوازن جداً، إن الغمد تقريباً بعرض النصل |
Olağanüstü denge, mükemmel nişan alma yeteneği ve düşünce ile harekete geçmek arasında mükemmel bir uyum. | Open Subtitles | متوازن بشكل استثنائي , تصويب مثالي وتزامن مثالي بين الفكر والفعل |
Başı dik tutabilme, denge ve duruş ölçü olarak alınıyor. | Open Subtitles | امشوا و فوق رأسكم صحن متوازن لمسافة 50 مترا |
Bir hayvan iseniz hayatınızda bir denge vardır. | Open Subtitles | عندمــا تكون حيواناً، تتصرف الحياة معك بشكل متوازن. |
Kütleçekiminin içe doğru çekimi ve sıcak gazların dışa doğru itimi arasında denge sağlanır. | Open Subtitles | متوازن ما بين الشد الداخلي للجاذبية والدفع الخارجي للغازات الساخنة |
Mükemmel bir denge. Çok güzel. | Open Subtitles | انه متوازن تماما وجميل للغاية. |
Asla gevşeyip dengede duramaz. | Open Subtitles | لا هدوء. غير متوازن طوال الوقت. |
Burada ayakta dengede duruyorum. | TED | أنا أقف هنا، بشكل متوازن. |
Bu evrenin dengede kalma yoludur. | Open Subtitles | هكذا يبقى الكون متوازن. |
3.günde, Gardner karamsar ve dengesiz bir ruh haline büründü. | TED | في اليوم الثالث كان متقلب المزاج وغير متوازن. |
Şimdiyse dengesiz bir hâlde çünkü yumurtadan erken çıktı, ki bu da senin kabahatin. | Open Subtitles | والان هو غير متوازن لانه فقس مبكراً، وهذههي سهوتك. |
Ve fırlatmak için dengelenmiş. | Open Subtitles | وهو متوازن للقذف |
şiddet ve seks bıçak ağzında dengelenmiş. | Open Subtitles | - الحسي العنف والجنس ... متوازن على شفرة سكين . |
Tüm vücut sıvıları çekildikten sonra dengeli bir tuz çözeltisi dolaşım sistemine pompalandı. | Open Subtitles | مرة واحدة كل دمه قد ينضب, حل متوازن الملح تم مسح من خلال نظامه الدورة الدموية. |
Büyükbabam, bana enerjinin dengeli ve kusursuz bir akış içerisinde bir daireyi tamamladığını söylerdi. | Open Subtitles | علمنى جدى أن طاقة الحياة تدور بدائرة فى تدفق كامل, متوازن |