Ama düşünün, 3 ton çeken bir suaygırnın bifteği yağ gibi yumuşaktır. | Open Subtitles | تخيل أن لحم فرس النهر والذي يزن ثلاثة أطنان... لين مثل الزبدة. |
Bu, çıkarırken de yağ gibi akar. | Open Subtitles | تحركات امعائهم لابد ان تكون ناعمة مثل الزبدة |
Onlar eti yağ gibi keser. | Open Subtitles | وهذه لقطع اللحم مثل الزبدة |
Yumurtanın akıyla omlet, sebzeli gözleme ve tereyağı gibi gözükmesine rağmen öyle olmayan bir şey. | Open Subtitles | عجة بياض البيض فطائر متعددة الحبوب وشيء يبدو مثل الزبدة لكنه ليس زبدة بطريقة ما |
Ağzında tereyağı gibi eriyen peynirleri ve en inanılmaz ekmekleri ikram ederler . | Open Subtitles | لديهم الخبز والجبن طعمه لا يُصدَّق لأنّه يذوب بفمّك مثل الزبدة |
Burada rüzgarı hissedemiyorum ama az önce yanımdan geçen bakıcılardan birine havanın nasıl olduğunu sordum ve o da, ılık olduğunu söyledi, sanki erimiş tereyağı gibi. | TED | لا يمكنني الاستمتاع بالريح، ولكني سألت أحد القائمين بما شعرعند تجربته ذلك، وقالت أنها الأمر يبدو دافئا، مثل الزبدة الذائبة. |
Onlar eti yağ gibi keser. | Open Subtitles | وهذه لقطع اللحم مثل الزبدة |
yağ gibi. | Open Subtitles | مثل الزبدة |
Sandy'nin seni sıkıca sarıp tüm acılarını tereyağı gibi eritmesine izin ver. | Open Subtitles | لا تتعب نفسك، يا عزيزي دع (ساندي) تمسكك بقوّةٍ وكلّ الألم سيتلاشى مثل الزبدة |
tereyağı gibi kesecek bu alet. | Open Subtitles | ستقطعها مثل الزبدة |