Zorla söylemen dışında bu da evet demek gibi değil mi? | Open Subtitles | اليس ذلك مثل قول نعم, بـ القوة حقا فحسب ؟ |
Zorla söylemen dışında bu da evet demek gibi değil mi? | Open Subtitles | اليس ذلك مثل قول نعم, بـ القوة حقا فحسب ؟ |
Masaüstündeki mavi simgenin bilgisayarın gerçekliği olmadığını biliyorum demek gibi, fakat güvenilir büyütecimi bırakıp daha yakından baksam, yalnızca küçük pikseller görürüm işte bu, bilgisayarın gerçekliğidir. | TED | إنها مثل قول اعرف إن الأيقونة الزرقاء على الشاشة هي ليست الحاسوب في الواقع ولكن لو أخذت عدسة مكبرة وأنظر عن قرب فعلا سأرى البكسلات الصغيرة وهذه هي حقيقة الحاسوب. حسنا ، ليس فعلا |
Birisinin "en iyi cerrah" olduğunu söylemek, birisinin "The Hills" dizisinin en zeki oyuncusu olduğunu söylemek gibidir. | Open Subtitles | القول أن فلانٌ ما "أفضل جرّاح" مثل قول أن فلان أذكى ممثل في مسلسل (التلال) |
Pıhtı olduğunu söylemek, ileride trafik var demek gibidir. | Open Subtitles | "قولك "يبدو أن هناك تجلط "مثل قول "يبدو أن هناك زحام |
Bu sanki, hiçbir şey yaşamadık demek gibi. | Open Subtitles | أنه مثل قول بأن هذا لم يحدث أبداً |
Şöyle demek gibi: | Open Subtitles | هذا مثل قول هكذا تحلق بالطائرة: |
Ama şöyle demek gibi oluyor... | Open Subtitles | لكنّه مثل قول: .. |
"Seni seviyorum" veya "Seni çok seviyorum" demek gibi. | Open Subtitles | أجل، إنه مثل قول "أحبك" أو "أحبك حقاً" |
Bu, Vidya ilçemizin Julia Roberts'ı demek gibi. | Open Subtitles | ذلك مثل قول (فيديا) جوليا روبرتس في منطقتنا |
- Bu eski bir arkadaşa güle güle demek gibi. | Open Subtitles | --أنها مثل قول وداعا لصديق قديم. |
Ve bir markanın sadece bir isim olduğunu söylemek Abraham Lincoln'ün sadece bir isim olduğunu söylemek gibidir. | Open Subtitles | وتقولون أن العلامة التجارية هي مجرد اسم هو مثل قول (ابراهام لنكولن) هو مجرد اسم |
Bu tam tercümesi ama kilise dışında basitçe "İyi Paskalyalar" demek gibidir. | Open Subtitles | هذه ترجمة حرفية، ولكن خارج الكنيسة إنّها في الأساس مثل قول "عيد فصح سعيد". |