Toprağı işleyip mahsul üretebilir, hayvan yetiştirebiliriz. | Open Subtitles | نستطيع أن نُصلح الأرض، ونزرع محاصيل ونربي الماشية |
mahsul var, su var. Yoldan da uzak. | Open Subtitles | بحقّك، لدينا محاصيل وماء، والبيت بعيد عن الطريق. |
Daha fazla ekin ekiyoruz güvenliği sağlıyoruz, daha da güçleniyoruz. | Open Subtitles | لقد زرعنا محاصيل أكثر حصلنا على الأمن، بتنا أكثر قوة |
- Nedir o? Uçak, ekin olmayan bir yeri ilaçlıyor. | Open Subtitles | هذة طائرة رش المحاصيل ولكن لا يوجد محاصيل |
Kayalık bölgede çok az ürün yetişebiliyor ve denizden korunabilmek bile mücadele gerektiriyor. | Open Subtitles | محاصيل قليلة تنمو في تلك الارض الصخرية. وحتى النجاة من البحر هو كفاح. |
Bahçeyi soğuk mevsim ekinleri için hazırla. | Open Subtitles | خططي الحديقة الشتوية من أجل محاصيل البرد |
Buğday, mısır ve pirinç, mahsül olarak yetiştirdiğimiz bütün bunlar aslında hayatlarına yabani ot olarak başlamışlardı. | Open Subtitles | القمح, الذرةوالرزكلهابدأت الحياةكــأعشاببرية، والتي ربيناها لانتاج محاصيل |
Mafsalı kaldır, hidrolik freni ayarla, ve bana ait olmayan ekinler için devlet yardım çekini imzala. | Open Subtitles | ارفع الفصالات اربط الكوابح الهيدروليكية وأوقع على شيك إعانة مالية حكومية لقاء محاصيل لم أزرعها |
En sonunda kârı maksimize etmek için transgenetik mahsul ürettik. Sevk edilmeye dayanıklı mahsuller, uzun raf ömürlü mahsuller, şekerli tadı olan fakat haşereye karşı dayanıklı mahsuller, bazen bunlar besin değeri pahasına oluyor. | TED | في النهاية قمنا بتصميم محاصيل محوَّلة وراثيََا لتحقق الحد الأقصى من الربح، محاصيل تتحمل النقل، محاصيل تبقي طويلا على الرف، محاصيل مذاقها حلو لكن تقاوم الآفات، أحيانا على حساب القيمة الغذائية. |
Erken mahsul alamıyorduk. | Open Subtitles | لم يكن هناك محاصيل مبكرة *فائدة في البداية* |
Şimdi artık geç mahsul de alamayacağız. | Open Subtitles | و لان لن يكون هناك محاصيل متأخرة *فائدة في النهاية |
Daha az su, daha az mahsul demek. Daha az mahsul, daha az para... | Open Subtitles | مياه أقل، إذاً محاصيل أقل، ومحاصيل أقل، أموال أقل... |
Istakoz yemek, aynı tarlaya farklı ekin dikmek, birine gurur dolu bakmak. | Open Subtitles | أكل سرطان البحر زراعة محاصيل مختلفة في نفس الحقل أن تعطي شخصا نظرة الفخر |
Toprak satın almak, ekin ekmek, sığırlar, bilmiyorum. | Open Subtitles | شراء أرض وأنعام وزرع محاصيل وما إلى ذلك. |
Astronotların nefes verirken saldıkları karbondioksit, mikroplar tarafından yakalanıp besleyici ve karbon bakımından zengin bir ekin yaratılırdı. | TED | ينتج عن تنفس الرواد غاز ثاني أكسيد الكربون، وتقوم تلك الميكروبات بالتقاط ذاك الغاز وتحوله إلى محاصيل مغذية وغنية بالكربون. |
Dünya üzerinde nüfus baskısı o kadar arttı ki, daha fazla ürün için tarım ve çiftçiliğe ihtiyaç duyuldu. | TED | مثل الضغط السكاني حول العالم أنه يتطلب من الزراعة إنتاج محاصيل أكثر وأكثر. |
İnsanlar yeterince yiyecek olmayacağından endişeli, fakat biz biliyoruz ki, eğer az et yesek ve daha az ürün ile hayvanları beslerdik, kendimizi bir grup insan olarak, bir bütün olarak düşündüğümüz sürece herkes için yeterli yiyecek var. | TED | يشعر البشر بالقلق حيال نقص الغذاء، لكننا نعلم، أننا إذا تناولنا لحوماً أقل وأطعمنا الحيوانات محاصيل أقل، سيكون هناك ما يكفي الجميع طالما نفكر بأنفسنا كمجموعة واحدة من البشر. |
Bahçeyi soğuk mevsim ekinleri için hazırla. | Open Subtitles | خططي الحديقة الشتوية من أجل محاصيل البرد |
Onlar köyleri ya da ekinleri yakıp yıkmak için gelmiyor. | Open Subtitles | إنهم لم يأتوا ليدمروا بيوت و محاصيل "روهان" |
"Herkes iyi bir mahsül bekliyor." | Open Subtitles | الكل يتطلع إلى محاصيل كثيرة " |
Ağır iklim koşullarında da var olabilen biyomühendislik ürünü ekinler. | Open Subtitles | محاصيل معدّلة وراثياً ستدوم في أقسى الأحوال المناخيّة |
Bunlar sadece hasat bitkileri değil, Norveç, Svalbard'da depolananlar arasında görebileceğiniz gibi -- muhteşem bir iş yapıyorlar. | TED | هذه ليست نباتات محاصيل فقط، مثل ما رأيتم ربما في سفالبارد في النرويج. عمل ممتاز هناك. |
Kuraklığa dayanıklı mahsuller ve kararmayan elmalar ürettiler. | TED | فهم يستطيعون الحصول على محاصيل مقاومة للجفاف، أو الحصول على تفاحات غير قابلة للتأكسد. |