"محزن جداً" - Translation from Arabic to Turkish

• çok üzücü
• çok acıklı
• gerçekten üzücü

Karının küçük kızını da alarak seni terk etmiş olması çok üzücü.
محزن جداً كيف تركت زوجتك وأخذت ابنتك الصغيرة.

Çok çok üzücü.
وهي تزوره كل يوم أربعاء إنه أمر محزن جداً

Ayarsız bir santrifüj çok üzücü bir şeydir.
إنه أمر محزن جداً جهاز طرد مركزي غير متدرج

çok üzücü, tüm hayatı boyunca asla çekici olamayacak.
محزن جداً , تعرف حياتها بالكامل لن تتعرف بالجذاب

Kıskanmam gerekiyor, farkındayım ama çok acıklı haldesin.
انا متأكدة أنه عليَّ الشعور بذلك, لكنه فقط محزن جداً.

Benim için işler yolunda, ama senin için gerçekten üzücü.
انه رائع جداً بالنسبه ليّ, لكنه محزن جداً لك

Hasta olmaları çok üzücü, değil mi?
أنه محزن جداً عندما لا يشعرون بخير اليس كذلك؟

Üniversitedeki kız arkadaşımla ayrılığımız, çok üzücü olmuştu.
عندما أنفصلتُ عن صديقتي من الجامعة محزن جداً

Beyler, bu çok üzücü birşeydir, hiçbirşey olmak.
- أيها السادة، إن ذلك محزن جداً أن تكون نكرة.

çok üzücü. Ama nedense içimden gülmek geliyor.
هذا محزن جداً لماذا أود الضحك؟

- Tanrım, bu çok üzücü.
هذا محزن جداً هذا أصغر قدر من القوة

Bu çok üzücü ama bir o kadar da şaşırtıcı değil.
هذا محزن جداً وليس مفاجئاً على الإطلاق

çok üzücü. Tripp, kocasını da geçen yıl kaybettiğini söyledi.
محزن جداً , " تريب " قال بأنها فقدت زوجها العام الماضي أيضاً

çok üzücü. Zavallı yaşlı Bay Williams.
شئ محزن جداً - يا للسيد ويليامز العجوز المسكين -

çok üzücü. Tüm bu olanlar çok üzücü.
كم هذا محزن الأمر بأسره محزن جداً

Oh, çok üzücü. Öyle bir şeyi bir hayvana ...kim yapabilir ki?
هذا محزن جداً من يمكنه فعل ذلك لحيوان؟

Bir yanlışım mı var yoksa bu çok üzücü bir şey mi?
هل لم أفهم شئ , أو هذا محزن جداً

Oh, Allah'ım, bu çok üzücü.
أوه، الله، أنه لأمر محزن جداً.

Ona olanlar çok üzücü.
أنه لأمر محزن جداً ماذا حدث لها.

Hani babam ve sen... her şey çok üzücü ve...
كما تعلمين, انت وابي وهذا محزن جداً

Bu çok acıklı. Bizim bir bağımız var. Sen bana benziyorsun tatlım.
-هذا محزن جداً بيننا ترابط , انتي تقدرّينني يا عزيزتي

Belki de gerçekten üzücü şeyler yaşamadan önce daha küçük şeyler için üzülmelerine izin verdikleri içindir.
ربما للسماح لهم بأن يحزنوا على شيء صغير قبل أن يحدث شيء محزن جداً.