Çok şanslıyız, çünkü burada güneyde en ilginç maceralar ve inanılmaz deneyimlerle doldurabileceğimz nispeten boş bir kanvasımız olduğu için şanslıyız. | TED | ونحن محظوظون لأننا في الجنوب، لازلنا ننعم بمجال مفتوح نسبياً يمكننا ملأه بأعجب المغامرات والمشاعر المدهشة. |
Bugünde yaşıyor olduğumuz için şanslıyız. Bu şeyleri gördüğümüz için şanslıyız. | TED | نحن محظوظون لأننا على قيد الحياة اليوم. نحن محظوظون لرؤية هذه الأشياء. |
Bu odadaki eşyaları inşa eden kişilerle insan gibi etkileşimde bulunabildiğimiz için şanslıyız. | TED | نحن محظوظون لأننا قادرون على التفاعل مع الناس مثل الناس الذين بنوا كل شيء في هذه الغرفة. |
Ve bir anlamda elimize bir fırsat daha geçtiği için şanslıyız. | Open Subtitles | ومن ناحية أخرى, نحن محظوظون لأننا حصلنا على فرصة ثانيه |
Efendim, aslında operasyonu yaparken lenf tümörünü farkettiğimiz için şanslıyız. | Open Subtitles | في الحقيقة يا سيدي, نحن محظوظون لأننا وجدنا ورم لمفاوي وقت العملية |
Hâlâ hayatta olduğumuz için şanslıyız. - Buna hemen bir son vermelisin. | Open Subtitles | إننا محظوظون لأننا مازلنا أحياء، عليك أن تضع حدًّا لهذا الآن. |
Bizden başka kimse operasyonu bilmediği için şanslıyız. | Open Subtitles | نحن محظوظون لأننا فقط من نعرف عنها |
Bu sağlık programını uyguladığımız için şanslıyız. | Open Subtitles | ... نحن محظوظون لأننا وجدنا من يموّل لنا هذا الطعام الصحي لطلابنا |
Bu kadarıyla atlatabildiğimiz için şanslıyız! | Open Subtitles | ! نحن محظوظون لأننا نجونا بسهوله |
- Oradan çıktığımız için şanslıyız. - Bu şans değildi. | Open Subtitles | -نحن محظوظون لأننا خرجنا من هناك |