| O şey, deli gibi akan sel sularında öylece oturup kalmıştır. İzlerden DNA çıkarırsak, şanslıyız demektir. | Open Subtitles | نحن سَنَكُونُ محظوظينَ إذا نَحْصلُ على دي إن أي أَو طبعات. |
| Bence şanslıyız kanka. | Open Subtitles | أعتقد أصبحنَا محظوظينَ هنا، الرفيق. نعم , kinda. |
| Birbirimize sahip olduğumuz için çok şanslıyız. | Open Subtitles | لقد كنا محظوظينَ لمعرفة بعضنا البعض |
| şanslıyız. | Open Subtitles | نحن فقط أصبحنَا محظوظينَ. |
| - Onu bulduğumuz için şanslıyız. - Öyle. | Open Subtitles | كنا محظوظينَ انكَ وجدتهُ - بالفعل - |