"محظوظًا" - Translation from Arabic to Turkish

• şanslısın
• şans
• şanslıyım
• şanslıydım
• şansın
• şanslıysan
• şanslıysanız
• Şansım
• şanslıydı
• şanslıymış
• şanslıydın
• Şanslıysam
• şanslıyımdır
• şansı
• şanslı

Ama sen beta teste katıldığın için benden bin kat daha şanslısın.
وأنت كنت محظوظًا عشر مرّات أكثر بلعبك للنسخة التجريبيّة

Eğer şans benim yanımda olursa bir tane daha almak isterim...
أجل، ربما طلقة واحدة آخرى إن كنت محظوظًا.

Bu süre boyunca son derece şanslıyım, Güney İngiltere'de, evimin yakınındaki bu ormana gidebiliyorum.
كنت محظوظًا للغاية خلال هذه المدة أني استطعت القدوم إلى هذه الغابات القريبة من منزلي في جنوب إنجلترا.

İkisini çizebildiğim için şanslıydım.
لقد كنت محظوظًا لأنني استطعت أن أرسم اثنان من هؤلاء الرجال.

Cesaretlisin, ve beni öldürecek şansın olabilir.
عزيزي، إذا كانت لديك الشجاعة، فتكون محظوظًا إذا قتلتني.

şanslıysan son iki kere daha soracağım.
سأسألك مرتين آخرتين إن كنت محظوظًا

Lagos'ta mümkün olan ve olmayan çok şey vardır ve genellikle aradaki fark sizin kim olduğunuzda ve şanslıysanız kime yakın olduğunuzda yatar.
هناك الكثير مما هو محتمل في لاغوس والكثير مما هو غير محتمل، وغالبا الاختلاف بين الإمكانية والإستحالة يكون ببساطة من تكون، وإذا كنت محظوظًا بما فيه الكفاية، من الذين تتصل بهم.

On yıl önce Şansım yaver giymişti ve Sovyetler Birliği'nden kaçabilmiştim.
منذ عشر سنوات، كنت محظوظًا بما يكفي للخروج من الاتحاد السوفييتي.

Bunları biliyorum çünkü okudum, aşılar sayesinde böylesine kötü bir salgın hastalığı yaşamadığımız için benim neslim şanslıydı.
وأنا أعرف هذا لأني قرأت عنه، فبفضل اللقاح كان جيلي محظوظًا لعدم معايشته لوباء مروع مثل هذا.

Çatal olmadığı için şanslıymış.
أحزر أنه كان محظوظًا لأنها لم تكُن شوكة.

Bugün şanslıydın. Günün birinde olmayabilirsin.
كنت محظوظًا اليوم يومًا ما، لن تكون كذلك

Eğer yaparsan sana söyleyeceğim, oradan canlı çıkarsan şanslısın.
وإن عثرت عليه، فسأخبرك الآتي ستكون محظوظًا إن خرجت على قيد الحياة

Onu eve getiren şans tılsımı benmişim anlaşılan.
مم يبدو أني كنت محظوظًا للغاية لأني أعدته إلى المنزل

I şans olduğunu düşünüyorum. - Garajında ​​
أظنك محظوظًا والينسكي لديه غرفة

10 bin kopyadan bir tane aldığım için çok şanslıyım.
لقد كنتُ محظوظًا للغاية بحصولي على واحدة من ضمن عشرة آلاف نسخة

Her şey bittiğinde işimden olmazsam şanslıyım demektir.
عندما ينتهي هذا الأمر، سأكون محظوظًا إذا ظللت أمتلك وظيفة.

Yapamayacağımı söylüyorum odun kafa. Bu kadarını bile çıkardığım için şanslıydım.
لقد قصدت أنني لا استطيع، أيها الحاصد الغبي، لقد كنت محظوظًا في إخراجك من هناك

Romalıların delilik olarak göreceği bir fırsat yakaladığım için şanslıydım.
لقد كنت محظوظًا لاستغلال الفرص التي اعتبرها الرومان جنونية

Bir uyuşturucu satıcısından ele geçirme şansın daha yüksek.
ستكون محظوظًا بالإستيلاء عليها من أحد تجار المخدرات مرحبًا

Bir kusur olabilir kelepçe de o da şanslıysan şayet.
فإن كنت محظوظًا فربما هناك عيب بها.

Nihayetinde seyirciler karanlıkta otururken şanslıysanız, çok şanslıysanız ve bazen ben şanslıyımdır o rüya alevlenip tekrar hayata döner.
لأجل أن يجلس الجمهور في الظلام في نهاية الأمر... إن كنتَ محظوظًا، محظوظًا للغاية... وأحيانًا كنتُ محظوظًا...

Şansım yaver gitti. Üslerim yoğun çabalarımı karşılıksız koymadı.
كنت محظوظًا بأن رؤسائي,قدروا العملي الشاق

Öldüğü için şanslıydı çünkü üniformasının ne kadar berbat olduğunu görmeyecekti.
كان محظوظًا أن يموت بالفور قبل أن يرى بشاعة بدلته.

Pensilvanya eyalet polisimiz görev sonrası hâlâ çelik yelek giydiği için şanslıymış.
عشيقها هذا جندي خارج "الخدمة من ولاية "بنسلفانيا حيث أنه كان محظوظًا لإرتدائه سترة واقية ضد الرصاص

Tek başınayken 300 beğeni alırsan şanslıydın.
عندما كنت منفردًا، كنت محظوظًا عندما تحصل على 300 إعجاب

Tabii ki. Şanslıysam tek seferde anlar. Anlamazsa tekrar anlatmak zorundayım.
سيسعدني التوضيح، ولو كنت محظوظًا لن يفهم وسأوضح له من جديد

Örneğin eğer şansı yaver gider de ilk olanı hemen seçerse işi tamamlar.
إذا، على سبيل المثال، كان محظوظًا وقام باختيار الأصلي مباشرةً، سيكون أتم عمله.

Bazen iyi olmaktansa şanslı olmak daha iyi.
وأحيانًا، يُفضل أن تكون محظوظًا على أن تكون جيدًا.