"محلى" - Translation from Arabic to Turkish

• yerel
• yerime
• krep
• çörekler
• dilim
• donut
• dükkânımdan

Bu sırada Tobias'da yerel bir reklâm için görüşme ayarladı.
فى هذه الاثناء , توبايس تتدبر تجربة اداء لاعلان محلى

Görünüşe göre, yerel halktan biri çoraplarını yanlış yere koydu.
على ما يبدو رجل محلى أخطأَ في وضع جواربه السوداء

Bunu tüm sosyal medya sitelerinde ve bulabildiğim tüm yerel uygulamalarda paylaştım.
لقد نشرت هذا على كل موقع إجتماعى وأى تطبيق محلى أستطعت إيجاده

Neden daha önce düşünemedim? Agrado benim yerime çalışabilir.
كيف لم أفكر فى هذا من قبل اجرادو تستطيع أن تحل محلى

İçlerinde ne var? Aslında, çırpılmış kremalı sade krep bunlar.
في الواقع، انها كعك محلى عادية مع كريمة مخفوقة

Taze yenmesi gereken çörekler gibiler.
وأنهم أحياء, ليتم أكلهم بالحال, ككعك محلى طازج

Şu anda herkes bizden bahsediyor. yerel bir sansasyon yarattık.
الآن ، إن الجميع يتحدثون عنا إننا إحساس محلى

Doğrulanmayan bilgilerde, onların yerel bir hastaneye kaldırıldığı ifade ediliyor aileleri orada tedirgin bir bekleyiş içinde.
تصاريح غير مؤكدة تفيد أنه تم نقلهم الى مستشفى محلى حيث تنتظر عائلاتهم بفارغ الصبر

Çok büyük olasılıkla uyum sağlamayı bilen yerel bir adamla uğraşıyoruz.
هذا الرجل يعرف كيف يمتزج لذا على الاغلب نحن نتعامل مع شخص محلى

Yangından 2 ay önce annesi yerel bir rahibe şeytan çıkarma ayini yaptırmış.
تبين انه شهرين قبلها اخذته والدته لقس محلى قام باداء جلسة طرد ارواح عليه

Büyük ihtimalle yerel bir balıkçı, kesinlikle alkolik, küfürbazlığı, sadistlik düzeyinden kaynaklanıyor.
على الاغلب صياد محلى مدمن كحول بدون شك و بناءا على مستوى سادية هذا الجانى مسىء عنيف

Karton otomobil parçaları bir kutu geliyor yerel bir mekanik teslim -
الورق المقوى من صندوق لأجزاء سيارة تم توصيلة الى ميكانيكى محلى

Çünkü yerel bir hastanede olsaydı, Yakuza hala hayatta olduğunu öğrenirdi.
لأنها لو عولجت فى مشفى محلى لعرفت الياكوزا ببقائها على قيد الحياة

Tek bel bağlamamız gereken yöntem olduğundan beri yerel eski dava veritabanı boyunca bir araştırma yaptım.
بما أن ميسوري هى كل ما لدينا لنبدأ به فقمت ببحث محلى عبر قاعدة بيانات القضايا الغير محلولة

İnanamıyorum, gelmişler. Zamanında bitirebilecek bir yerel fabrika bulabileceğimizi söylemiştim.
يا ألهى لقد وصلو لقد قلت لكى أنى سوف أجد مصنع محلى ليصنعها فى الميعاد المطلوب

Austin Polisi'ne yerel televizyon muhabiri Dan Glover hakkında kayıp haberi ulaşmış.
شرطة اوستن تم تبليفها بشخص مفقود على مذيع تلفزيون محلى يدعى دان جلوفر

Sen gelmeden, benim yerime sen başlayabilirsin diyorduk.
وقبل أن تأتى، كنا نقول أنه من الممكن أن تحلى محلى

İstersen birinden galeride yerime bakmasını isteyebilirim.
إذا أردتى ، يمكننى سؤال أحدهم أن يحل محلى فى المعرض

Erkenden kalktım. Hiçbir şey yoktu, krep yaptım.
إستيقظت مبكرا وصنعت محلى من الصفر

çörekler, peynir ve ızgara aromalı cipsler.
كعك محلى على شكل نقانق، رقائق بطاطس بنكهة جبن مشوي، أهذه مزحة؟

Bir dilim limonla buzlu vermut, lütfen.
فيرموث محلى مع الثلج والليمون من فضلك.

Gördün mü bak, şimdi de canım donut çekti.
أترين؟ ؟ الآن أريد كعك محلى

Ben de ona isyancı köpek dedim ve dükkânımdan attım.
لذا اطلقت علية الكلب العاصى وطردتة من محلى