"مستحيلًا" - Translation from Arabic to Turkish

    • imkansız
        
    • imkânsız
        
    • İmkansız
        
    • imkansıza
        
    • gibi geliyor
        
    Aslında teknoloji bizlere aksi takdirde imkansız olan gökyüzü erişimi sağlar. TED بالفعل تتيح لنا التكنولوجيا سبر السماء بشكل يبدو مستحيلًا بطرق أخرى.
    Korkarım ki beni kurtarman imkansız. Şartlar böyle... ve sana güveniyorum. Open Subtitles .لكن أخشى أن الظروف جعلت من هذا مستحيلًا .هذا ليس خطأك
    Bazen tekne ters düz oluyordu, oradan oraya yuvarlanırken, kürek çekmek imkânsız oluyordu. TED كان بعض الانقلاب رأسيًا. نعم. رأسًا على عقب. وأصبح التجذيف مستحيلًا.
    Bu, imkânsız olduğu düşünülen şeyi başarmak için eninde sonunda yapılacak olan şeydir. TED هذا سيجعلنا قريبًا قادرين على تحقيق شيءٍ كنّا نظنه مستحيلًا.
    Gökten iri çakıllar yağdıkça, kaçış neredeyse imkansıza dönüşüyor. Open Subtitles يبدو الهروب مستحيلًا أثناء تساقط حبيبات رمل كصخور من السماء
    Ama hayatınızda travma yaşadıysanız hayatınızda güzel bir şey bulmak baş edilemez bir görev gibi geliyor. TED لكن عندما تعيش مع وجود صدمة نفسية في حياتك تصبح مهمة إيجاد البهجة بعض اﻷحيان أمرًا مستحيلًا.
    Şirketimize sanal olarak sızmayı imkansız bir hale getirdim ama şimdi ben sızıyorum. Open Subtitles لقد جعلتُ أمر اختراق شركتنا مستحيلًا فعلًا، وها أنا ذي أفعل ذلك الآن.
    Mevcut sistemin üzerini yamayla kapatmak imkansız bir hâl aldığında süreci hızlandırıp seçimleri rastgele seçim ile değiştirmek zorundayız. TED عندما يصبح الأمر مستحيلًا لرأب صدع النظام الحالي، يجب علينا الإسراع في استبدال الانتخابات بنظام الكوتا،
    Almanlar dağın bu tarafından bir saldırı ihtimalini imkansız görüyorlardı. TED اعتقد الألمان أن الهجوم من الخلف سيكون مستحيلًا.
    Herkes birileri yapana kadar imkansız olduğunu düşünür. TED في الواقع، كل شيء كان مستحيلًا إلى أن قام به أحد ما.
    gökdelenler uzun bir yol aldılar. Bir zamanlar imkânsız kabul edilen fikirler mimari fırsatlar hâline geldi. TED ما كان يعتبر في أحد الأيام مستحيلًا أصبح الآن يُمثّل فرصًا معمارية.
    dedik. Görüntüye bakacak olursanız, insanlar için bile direksiyon hâkimiyetini halletmek oldukça imkânsız. TED وإذا نظرت إلى الصور، سيكون مستحيلًا حتى على البشر توجيهها بشكل صحيح
    Neden, bana karşı hisleri olduğunu düşünmek imkânsız olduğu için mi? Open Subtitles لمَ؟ لأنّكَ تظنّ أن مستحيلًا أنّها تكنّ مشاعرًا لي؟
    Duygusal ve düşünsel aktiviteleri imkânsız kabul ettiğimiz bir dereceye kadar entegre etmiş. Open Subtitles توحّد النّشاط العاطفيّ والفكريّ إلى حدّ اعتبرناه مستحيلًا من قبل.
    Gündüz gözüyle oraya helikopter indirmek imkansıza yakın bir şey olacak. Open Subtitles توصيله خلال وضح النهار سيصبح مستحيلًا
    İmkânsız gibi geliyor ama değil. TED يبدو هذا مستحيلًا ولكنه ليس كذلك.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more