"مستديمة" - Translation from Arabic to Turkish

    • sürdürülebilir
        
    Bu yüzden, eğer bu dünyada daha sürdürülebilir bir şekilde yaşamak istiyorsak, bu sorunlara daha akıllı, daha sisteme dayalı, yenilikçi çözümler bulmalıyız. TED يجب ان نجد طرق اكثر ذكاء , حلول مبتكرة تعتمد على الانظمة لحل هذه المشاكل اذا اردنا ان نعيش في هذا العالم بطرق مستديمة
    Güneybatı Etiyopya'daki Humbo'da harika bir proje olan sürdürülebilir orman yönetimi üzerinde yerel topluluklarla yürütülen bozulmuş alanlar üzerinde ağaç yetiştirme yaşam standardında büyük artışlara neden olmakta. TED في هومبو، جنوب غرب أثيوبيا، مشروع باهر لزراعة أشجار في الأراضي المتدهورة وللعمل مع السكان المحليين على إدارة مستديمة للغابات أدى إلى زيادة كبيرة في مستوى العيش.
    ve South Bronx'a iş imkanları ve sürdürülebilir ekonomik aktivite getiriyor. TED وهذا يجلب وظائف وأنشطة اقتصادية مستديمة لجنوب برونكس
    Bir ofis için bir alan yaratmak, gerçekten o sanallık arasında çalışan ve hala gerçek birşey olarak tanımlanabilen sürdürülebilir bir alan yaratmak. TED خلق مساحة للمكتب ، مساحة مستديمة تستطيع أن تجمع بين هذه الافتراضية و يمكن أن تعتبر أيضا شيئا حقيقيا
    Yani, işçilere geçinebilecekleri ücretler veriyorlar ve sürdürülebilir malzemeler kullanıyorlar . Open Subtitles كما تعلمان، دفع الحد الأدنى للأجر إلى العمال و الانتفاع بمواد مستديمة
    sürdürülebilir bir hareket başlatmak istiyorsak sürdürülebilir gelire ihtiyacımız var. Open Subtitles إذا كنّا سنطلق حركة مستديمة نحتاج دخلًا مستديمًا
    Eğer halıları sürdürülebilir olarak yapamıyorsak belki de sürdürülebilir bir dünyada yerimiz yok ama sürdürülebilir ürün yapmayan kimseye de yer yok. Open Subtitles ما لم نتمكن من جعل السجاد مستدام تعلمون ما أقصد ربما ليس لدينا مكان في عالم مستمر ولكن لم يقوم أي شخص آخر بصنع منتجات غير مستديمة.
    Ama Snow'un harita ile başardığı, bu haritanın eşliğinde ortaya çıkan o reformlar serisi sayesinde, bugün 10 milyon insan barındıran şehirlerimiz var. Bunun gibi şehirler aslında sürdürülebilir şeyler. TED لكن بسبب النتائج التي حققها الطبيب سنو والتي كانت بفضل هذه الخارطة, وبفضل كل أنواع هذه السلسلة من الإصلاحات التي حدثت في أعقاب صدور هذه الخارطة, فدعونا نأخذ بعين الإعتبار الآن أن تعداد سكان المدن يصل إلى 10 مليون شخص. المدن التي لها هذه الموصفات تعتبر في الواقع بمثابة كينونات مستديمة.
    İlginçtir, benim çalışmalarımı baz alırsak, ve Afrika'dakilerin, örneğin, gösteriyoruz ki en hassas küçük ölçekli yağmur tarımı sistemleri bile yenilikler ve ek sulamayla kurak dönemleri ve kuraklıkları pas geçmek için, sürdürülebilir sıhhi tesisat sistemleri besin zincirini kapatmak için tuvaletlerden çiftçilerin arazilerine, ve ziraat sistemlerindeki yenilikler, hasat miktarını üçe dörde katlayabiliriz şimdiki arazide. TED حسناً، من المثير للإهتمام، و بناءً على أبحاثي و أبحاث الآخرين في إفريقيا مثلا، أظهرنا أنه حتى أكثر أنظمة الفلاحة الضيقة ضعفاً، بالإبتكارات و الري الإضافي لتخطى فترات الجفاف، وفي وجود أنظمة صرف مستديمة لتمنع خروج المواد المغذية إلى الصرف لتعيدها إلى الحقول، ومع إبتكارات في أنظمة الحراثة، يمكننا رفع كميات الغلال إلى ثلاثة بل أربعة أضعاف على الأراضي الحالية.
    Bunun gibi Arne Jacobsen tarafından tek olarak tasarlanan sandalyeler bile ikna edici teknolojidir. Çünkü yine iyi bir hayat fikriyle bağlantı kurar. İyi yaşam, senin olduğun bir yaşam bir tasarımcı olarak şunu söyler: "İyi bir yaşamda eşyalar, bu sandalye gibi sürdürülebilir veya sürdürülemez olarak üretilir. TED وحتى شيء عديم الضرر مثل كرسي تصميم منفرد -- كهذا الذي صممه "آرني ياكوبسون" -- هو تكنولوجية حاثة. بسبب أنه، مجددا، يبعث بتصور عن الحياة الجيدة. حياة جيدة -- حياة تقول أنك كمصمم تتفق مع قولك، "في الحياة الجيدة، السلع يتم إنتاجها بطريقة مستديمة أو غير مستديمة بقدر هذا الكرسي. العمال تتم معاملتهم بقدر الحسن أو السوء

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more