Hanımefendi, kapılar birkaç dakika içinde kapanacak. Onu almak zorunda kalacağım. | Open Subtitles | ستغلق الطائرة خلال بضع دقائق يا سيدتي سأكون مضطرةً لأخذها. |
Bok gibi hissederken iyi olduğumu söylemek zorunda değilim. | Open Subtitles | لستُ مضطرةً لأن أقول بأني بخير بينما أشعر بأني بحالٍ سيئة |
Gecenin ortasında, ıssıs yerde sigara almak için dışarı çıkmak zorunda değilsin | Open Subtitles | لستِ مضطرةً للذهاب إلى مكانِ مهجورٍ كي تشتري سجائر أنا بخير |
Buna daha fazla katlanmak zorunda değilim. | Open Subtitles | لستُ مضطرةً لتحمل هذه السخافة بعد الآن. |
Bunu yapmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | لستِ مضطرةً لفعل ذلك؟ |
Onunla gitmek zorunda değilsin. | Open Subtitles | لستِ مضطرةً للذهاب معه. |
İlle de kitap okumak zorunda değilim tabii. | Open Subtitles | أقصد أنني لست مضطرةً للقراءة |
Ona söylemek zorunda değilim. | Open Subtitles | لست مضطرةً لاخباره |
NYADA'ya gitmek zorunda değilim. | Open Subtitles | ."أتعلموا,لستُ مضطرةً للعودة لـ"نيادا |
Demek istediğim, bana seni sordu ve senin, onun bildiği Mike Ross olduğunu anlamaması için yalan söylemek zorunda kaldım. | Open Subtitles | ،الذي يعنيه ،بأنها قد سألتني عنك وكُنتُ مضطرةً للكذب لكيّ أبعدها عن التفكير .بأنكَ (مايك روس)نفسهُ الذي كانت تعرفهُ من قبل |
- Hiçbir şeyi yutmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | -لستِ مضطرةً للاقتناع . |