İstediğinizi almanın en iyi yolu mantıklı olduğunuzu herkese göstermektir. Bunu hareketlerinizle göstereceksiniz. | Open Subtitles | أفضل طريقة للحصول على ما تريد هو أن ترينا نفسك وتكون طلباتك معقولة |
Ki kararım birkaç dergiyi satmanın mali açıdan mantıklı olacağı yönünde. | Open Subtitles | والذي هو تقليص عدد من المجلات يجعل الامور الاقتصادية للشركة معقولة |
Bilimin, bilimin her çeşidinin, mantıklı olduğu doğrudur çünkü içinde yaşadığımız bu güzel dünyayı daha iyi anlamamızı sağlarlar. | TED | صحيح إن العلوم كلها تكون معقولة فهي تزيد فهمنا لعالمنا الجميل حيث نعيش |
Ve tahmin edebileceğinden de uzun zamandır inanılmaz bir hayat sürdürdüğümü. | Open Subtitles | وأخبره إن حياتي كانت غير معقولة لمدة أطول مما يمكنه التصور |
Herhangi bir karar vermeden önce, insanlarınızın arasına çıkmak ve bu tuhaf, mantıksız davranışların sebeplerini anlamam gerektiğini düşünüyorum. | Open Subtitles | قبل اتخاذ أي قرارات ،أعتقد اني أود الخروج بين شعبك ، والتعرف على أسس هذه الامور الغريبة ، والمواقف الغير معقولة. |
Çoğu pek akla yatkın değil ve hiç olmadı. | Open Subtitles | انها لا تبدو معقولة دائما وأغلب احداثها لم تحدث |
Odamı fotokopi makinesiyle paylaşınca inandırıcı işler çıkarmak pek kolay olmuyor. | Open Subtitles | من الصعب إنجاز الأعمال وأكون معقولة ، بينما أتشارك المكان مع آلة التصوير |
Ama hepiniz cemiyet mensuplarısınız, ve cemiyetinizi etkileme çalışmaları yapıp çok daha mantıklı yeni trafik işaretleri yaratılmasını sağlayabilirsiniz. | TED | ولكن جميعكم أعضاء في مجتمعات, ويمكنكم التأثير على مجتمعاتكم بالممارسة لخلق تدفقات معقولة لحركة المرور. |
mantıklı bir adamımdır ama bazı mantıksız şeyler yaşadım. | Open Subtitles | انتظرى لحظة، انتظرى لحظة أنا شخص عاقل لكنى واجهت بعض الأشياء الغير معقولة للتو |
Bunu halletmenin tek bir mantıklı yolu var. | Open Subtitles | لا توجد إلا طريقة واحدة معقولة لتسوية هذا |
mantıklı bir şey değil ama mantıklı bir dönemde değiliz. | Open Subtitles | , هذا ليس طلبا منطقيا ولكن... هذه ليست اوقاتا معقولة... |
Bir insanı o kadar umutsuzca seviyorlar ki... çoğu zaman mantıklı olma yetilerini kaybediyorlar... ve anlamsızca, hatta bazen kontrolden çıkmış biçimde hareket ediyorlar. | Open Subtitles | انت تحب شخص بعمق وربما لا تعرف السبب وتتصرف بطريقة غير معقولة خارج السيطرة احياناً |
Phoebe, bu teori normal insanların yaşamlarında mantıklı olabilir, ama normal insanlar değildir. | Open Subtitles | فيبي ، هذه النظرية قد تكون معقولة في حياة الأشخاص الطبيعيين لكنكنّ لستنّ أشخاصاً طبيعيين |
-Durum gereğince mantıklı göründü. | Open Subtitles | لكن كانت نسبة معقولة بالمقارنة مع الظروف الحالية |
Endişelenme, eve döndüğüm zaman her inanılmaz, unutulmaz ve mükemmel anı sana anlatacağım! | Open Subtitles | لا تقلق, عندما أعود إلى المنزل سأخبرك عن كل لحظة رائعة وغير معقولة |
çok önemli, etkili teknolojiler hâlini alacaklar ve gelecek yüz sene içinde inanılmaz değişikliklere olanak sağlayacaklar. | TED | ستكون تقنية أساسية, و ستقود إلى تغيرات غير معقولة في 100 سنة القادمة. |
İmparatorluğun geleceği hakkındaki korkularımın, mantıksız olduğuna kendimi ikna etmeyi denedim ama... korkularım mantıksız değil. | Open Subtitles | لقد حاولت إقناع نفسى بأن مخاوفى على الإمبراطورية غير معقولة لكن مخاوفى معقولة |
Çoğu pek akla yatkın değil ve hiç olmadı. | Open Subtitles | انها لا تبدو معقولة دائما وأغلب احداثها لم تحدث |
Bir görüşmede en önemli şey, en inandırıcı şekilde şevkini göstermektir. | Open Subtitles | ، الشيء الأكثر أهمية حول المقابلة هو التعبير عن الحماس بطريقة معقولة |
Yer çekimsel dalgaların sorunu çok zayıf olmaları; saçma bir biçimde zayıflar. | TED | لذلك المشكلة بموجات الجاذبية أنها ضعيفة جداً، إنها ضعيفة بطريقة غير معقولة |
Bu gerçekten azdan çok varetmenin daha fazla insan için yapılması çünkü bunların hepsi artık uygun fiyatlı tedaviler. | TED | هذا هو حقا الحصول على أكثر من أقل لفائدة الناس أكثر وأكثر لأن أسعار هذه العلاجات كلها معقولة الآن. |
Dikkatinizi çekmek istediğim şey, delilleri göz önünde bulundurursak 8 yıl makul. | Open Subtitles | الشيء الذى أود الإشارة إليه أنه بالنظر إلى الأدلة ثماني سنوات معقولة |
Öfkeli ruh teorim giderek mantık kazanmaya başladı. | Open Subtitles | حسناً ، نظريتي عن الروح الغاضبة تبدو معقولة الآن |
Ve sebep olduğu zarar inanılır gibi değil. | Open Subtitles | والأضرار التي تسببت بها غير معقولة أبداً |
Ve projeyi ekonomik kılabilmek için enerjimizi odakladık. | TED | ولجعل المشروع بأسعار معقولة ، ركزنا طاقتنا. |
Artık bunu görüyoruz: Otlardan barakaların üzerindeki güneş panelleri ve bunu karşılanabilir yapan yeni iş modelleri. | TED | إننا حالياً نحصل على هذه: الألواح الشمسية فوق الأكواخ العشبية ونماذج تجارية جديدة مما يجعلها بأسعار معقولة. |