"مع حقيبة" - Translation from Arabic to Turkish

• bir çantayla
• çanta ile
• Çanta da yanında
• çantan ile
• çantalı bir
• çantası ile
• bir valizle
• bir bavulla
• çantayla gezerse
• tulumu verip sıçan dolu

Onun tarafını tutuyorsun, ve elinde sadece bir çantayla mı geliyorsun?
تنحاز إلى صفها , وتظهر لي هنا مع حقيبة واحدة صغيرة ؟

Böyle olmasını istiyorsan yarın içi para dolu bir çantayla bir depoda uyanacaksın.
هذه الطريقة التي اردتها, غدا سوف تستيقظ امام مصنع خالي مع حقيبة مليئة بالمال

Dublörleri yakalayabilmek için suda küçük bir çanta ile mavnalarımız var ve su altı sahnesini çekmek için buraya geliyoruz.
كان لدينا فعلا بارجة على الماء مع حقيبة مصغرة قليلاً لتصوير المشاهد الخطيرة ومن ثم نحن الآن سنقوم بعد ذلك

Çanta da yanında.
مع حقيبة.

Yani, paçavra çantan ile etrafta başıboş mu dolaşacaksın?
؟ إذاً، سوف تتجول بقميصك البنجابيّ مع حقيبة طويلة؟

Bankta yeşil çantalı bir kadın olacak.
ثمة امرأة ستكون في انتظارك على المقعد مع حقيبة خضراء.

Bak, o, kara çantası ile karlarda sürünerek ev çağrılarına gitmeyi tercih eden adamlardan.
هذا نوع من الرجل الذي يفضل أن يمشي عبر الثلج مع حقيبة سوداء -يرد على الإتصالات المنزلية

Resmî giysilerle dolu bir valizle mi?
مع حقيبة كاملة من الملابس الرسمية؟ أبي ، توقف

Her birimiz için büyük bir bavulla birlikte bizi nereye gönderecekler?
الى أين سيأخذوننا مع حقيبة سفر كبيرة لكل منا؟

...Batı Yakası'ndan biri ,Jamaikalılara ait kafalarla dolu çantayla gezerse..
إتّضح أنّه قتل مع حقيبة مليئة بالرؤوس الجامايكيّة، فإنّ الجانبين سيدخلان بحرب.

Uyku tulumu verip sıçan dolu bir kilere kapattılar.
دفناني في قبو قديم وبالي مع حقيبة نوم

En önemli kısmı da bu Birleşik Devletler'e sadece yürüyerek girebilirsin para dolu bir çantayla hiçbir 'arama'ya takılmadan.
وهى انك لا تستطيع ان تمشي خارج حدود الولايات المتحدة مع حقيبة مليئة بالنقود بدون ان تسمع كلمة " قف للتفتيش "

Yeni, güzel bir çantayla, içi tamamen boştu tabii...
مع حقيبة جديدة أنيقة وتبدو فارغة

Beni öldüreceklerdi ve sen boş bir çantayla bu iki şapşalı gönderdin!
كانوا سيقتلونى, وأنت أرسلت هؤلاء الملاعيين , مع حقيبة نقود فارغة!

O eski bir deri çanta ile dönecekti
انه يحضر مع حقيبة جلد القديمة

- Az önce sırt çantan ile konuşuyordun. - Ne?
كنت تتحدث مع حقيبة الظهر خاصتك - ماذا؟

Boş çantalı bir iş adamı.
رجل اعمال مع حقيبة عمل فارغة

Kostüm çantası ile çıktığını gördüm.
رأيته يُغادر مع حقيبة زيّه.

Burada ne arıyorsun? Hem de elinde bir valizle?
ما الذي تفعله هنا مع حقيبة اليد ؟

Her zaman boş bir bavulla seyahat ederim. Ne taşıman gerekeceğini asla bilemezsin.
سافر دومًا مع حقيبة فارغة، فإنّك لا تعلم ما قد تضعه فيها.

Doğru, sonra farkeder ki Batı Yakası'ndan biri, Jamaikalılara ait kafalarla dolu çantayla gezerse iki taraf da savaşa gider.
صحيح، هو يُدرك لو أنّ فرداً، بعصابة المنطقة الغربيّة إتّضح أنّه قتل مع حقيبة مليئة بالرؤوس الجامايكيّة، فإنّ الجانبين سيدخلان بحرب.

Uyku tulumu verip sıçan dolu bir kilere kapattılar.
دفنوني في هذا القبو القديم و البالي مع حقيبة نوم .