İki çocuğu ve kocasıyla birlikte yaşadığı bodrum katında kendini asmış. | Open Subtitles | شنقت نفسها في الغرفة السفليه سكنت مع زوجها وطفليها |
Bir tarafta mutlu bir kadın vardı vaktini kocasıyla birlikte geçiren atlara binen, güvenli, korunaklı ve huzur içinde yaşayan. | Open Subtitles | إمرأة سعيدة تقضي وقتها مع زوجها وتركب الخيول كل شيء محمي ومريح |
Ertesi sabah, sözümona kliniğe tekrar geldiğinde, ilk hastasını, kocasıyla beraber kendisini beklerken buluyor. | TED | في اليوم التالي، عندما عادت للمكان المسمى بالعيادة مريضتها الأولى كانت في انتظارها مع زوجها |
Bu sayfaları, sizin kocasıyla beraber olduğunuz cinayet gecesi yazmış. | Open Subtitles | لقد كتبت هذه الصفحات في ليلة قتلها، بينما كنتِ مع زوجها |
kocası ile beraber öğlen yemeği yiyeceklermiş. - İyi denk gelmiş yani... | Open Subtitles | قالت أنّها ستخرج لتناول الغداء مع زوجها لذا فإنّه كان وقتاً ضائعاً. |
Ben de konuştum. kocası ile buraya uğradı. | Open Subtitles | لقد تحدثت لها لقد جاءتني مسبقاً مع زوجها |
Sen de kocasıyla yattın yani? | Open Subtitles | إذن نمت مع زوجها |
Eğer söylersen, ben de Peri Westmore'a kocasıyla yattığını söylemek zorunda kalırım. | Open Subtitles | حسنًا، أنا أعتقد أنه يجب علي إخبار بيري ويستمور أنك تنامين مع زوجها |
Hayır, o Vegas'ta Eşiyle birlikte. | Open Subtitles | كلا، إنها في (فيجاس) مع زوجها |
O an, benim yanımda, kocasının yanında olduğundan daha rahattı. | Open Subtitles | بتلك اللحظة، كانت مرتاحة معي أكثر من مع زوجها |
- Kocasıyla olmasın? Scott Hipwell'le? | Open Subtitles | مع زوجها, (سكوت هبويل)؟ |
Eski kocasıyla birlikte olabilmek için benimle öğle yemeği... - ...randevusunu iptal etti. | Open Subtitles | لقد ألغت موعد الغداء معي لتكون مع زوجها السابق |
Ezilmiş bir kadındı ve kocasıyla birlikte tanık yerleştirme programına girmek istemedi. | Open Subtitles | لم تكن تريد أن تدخل إلى برنامج حماية الشهود مع زوجها |
Tabii ki bir kadın böyle bir zamanda kocasıyla birlikte olmak isteyecektir. | Open Subtitles | بالطبع زوجة ستتمنى أن تكون مع زوجها في وقت كهذا. |
Ve kesinlikle onları ayrı yaşadığı ve korktuğu kocasıyla birlikte bırakmazdı. | Open Subtitles | وبكل تاكيد لم تكن لتتركهم مع زوجها المنفصلة عنه التى هى خائفة منه |
kocasıyla beraber içki içmeden evliliklerinin yürümeyeceğini düşünüyordu. | Open Subtitles | فهي لم تظن أن زواجها ينجح حتي بدأت بالشرب مع زوجها. |
Annem şu an 4 numaralı kocasıyla beraber. İflah olmaz bir romantiktir. | Open Subtitles | .والدتي مع زوجها الرابع .إنها رومانسية بشكل يصعب علاجها |
Darcy oraya kocasıyla beraber taşınıyor. | Open Subtitles | دارسي ستنتقل له . مع زوجها 244 00: 08: |
Şimdi ise vaktini kocası ile sahip olduğu spor salonunu işletip eğitim vererek ve Brezilya Jiujitsusu öğreterek geçiriyor. | Open Subtitles | الآن تمضي وقتها بصالة رياضية تمتلكها مع زوجها وتتدرب به مع زوجها بالبرازيل بالمصارعة اليابانية |
Bayan Grant gibi sizde kocası ile son derece az zaman harcayacaksınız... | Open Subtitles | كسيناتور السيدة جرانت ستقضي وقتا أقل كثيرا مع زوجها |
Artık kocası ile birlikte olamazdı. | Open Subtitles | هى لن تستطيع أن تبقى مع زوجها بعد ذلك |
Hem de kocasıyla! | Open Subtitles | مع زوجها انا اسفه ولكن طبيبي يقول ! |
Eğer söylersen, ben de Peri Westmore'a kocasıyla yattığını söylemek zorunda kalırım. | Open Subtitles | حسنًا، أنا أعتقد أنه يجب علي إخبار بيري ويستمور أنك تنامين مع زوجها |
- Ve Emma Eşiyle birlikte ev arıyor. | Open Subtitles | و (إيما) تبحث عن بيت مع زوجها |
Bayan Harris kurbanın karısı. Dışarıda kocasının yanında değil. | Open Subtitles | السيدة (هاريس) زوجة الضحية ليست في الخارج مع زوجها |
- Kocasıyla olmasın? Scott Hipwell'le? | Open Subtitles | مع زوجها, (سكوت هبويل)؟ |
kocası ve çocuklarıyla birlikte, evlerine gerçekleştirilen bir soygunda öldürülmüşler. | Open Subtitles | قتلت مع زوجها وأطفالها في سطو مسلّح لمنزلهم أمر مروّع |