Bunlar benim icat ettiğim kavramlar değil, geçmişte başkalarının ileri sürdüğü kavramlar. | TED | وهي ليست مفاهيم قمت باقتراحها ولكنها مفاهيم اقترحها آخرون من قبل. |
Ve sonuç olarak çok karmaşık kavramlar inşa edebilir. | TED | وبالنهاية، تتمكن من بناء مفاهيم معقدة للغاية |
SS dostlarımızın aklındaki yeni konseptleri öğreneceğiz. | Open Subtitles | وسوف نكتشف كل ما مفاهيم جديدة لدينا أصدقاء سس في الاعتبار. |
2012'de Google; Youtube videolarını izleyen ve aylık 16.000 bilgisayardaki veriyi sıkıştırabilen derin öğrenme algoritmaları olduğunu açıkladı. Ayrıca bilgisayarlar ayrı ayrı insan ve kedi gibi konseptleri izleyerek öğrendi. | TED | في عام 2012 جوجل أعلنت أن لديهم خوارزمة تعلم عميق تشاهد فيديوهات اليوتيوب وتعالج بيانات 16000 كمبيوتر شهرياً ثم يقوم الكمبيوتر ذاتياً بالتعلم عن مفاهيم مثل التاس والقطط فقط بمجرد مشاهدة الفيديوهات |
Victor gibi çocuklar bu tarz projeler yapıyor ve değişkenler gibi önemli kavramları öğreniyorlar, ki bu daha sadece başlangıç | TED | فعندما يقوم أطفال مثل فيكتور بابتكار مشاريع كهذه، فإنهم يتعلمون مفاهيم مهمة كالمتغيرات، لكن ذلك ليس سوى البداية. |
Trenin 130 kilometre hızla gelmesi sırasında seni peronda tutmayacaksa bu kavramların faydası nedir? | Open Subtitles | ما فائده إمتلاك مفاهيم كتلك إذا لم تبقك ملتصقاً بالرصيف أثناء مرور القطار بسرعه 80 ميلاً في الساعه |
Sonsuza kadar küçüldüğün, tüm zaman ve mekân kavramlarının önemsiz hâle geldiği gerçekliğe gireceğin anlamına geliyor. | Open Subtitles | يعني إنّك ستدخل إلى الواقع حيث فيه كل مفاهيم "الزمكان" يصبح غير صلة بينما أنت تتقلص للأبد |
Bu oldukça uğraştırıcı olmasına rağmen mühendislik ve programcılıkla ilgili birçok yeni kavram öğrendiler. | TED | على الرغم من أنه كان تحدياً كبيراً، إلا أنهم تعلموا مفاهيم جديدة عن الهندسة والبرمجة. |
Bunlar, şehirlere, işe ve nasıl yaşadığımıza dair ilginç yeni konseptler ortaya çıkmasına olanak sağlayacaktır. | TED | ستفعّل مفاهيم جديدة ومقنعة عن كيفية تصميم مدننا وأعمالنا وطريقة عيشنا |
Ve bana soracak olursanız, Gödel sabit kavramlar kümesi içinde, mekanik biçimde sıkışabileceğiniz bu resmi matematik anlayışını çürütmüştü. | Open Subtitles | وجهة النظر العرفية تلك في الرياضيات. بأنه يمكنك مجرّد النخر في مجموعة مفاهيم ثابتة. |
Yeni alanlar, sarsıcı kavramlar ve gerçekten yeni görüngüler bulmak için çok gelişmiş bir araştırmacı olmak gerekir. | Open Subtitles | لكي نكتشف حقولاً تطبيقية جديدة أو مفاهيم وظواهر حديدة جذرياً تلزمنا مهارات متطورة جداً في مجال البحث |
Bütün bunlar herkesin Amerika Birleşik Devletleri'ndeki toplu tutuklama gibi konular üzerine sohbet etmeden önce bilmesi gereken temel kavramlar. | TED | وتعتبرُ كل هذه الأمور بمثابة مفاهيم أساسية يحتاجُ لأن يفهمها أي شخص قبل البدء في حوار عن السجن الجماعي في الولايات الأمريكية. |
Gelişmiş kimya konseptleri. | Open Subtitles | مفاهيم متقدمة في الكيمياء. |
Bu çocukların ebeveynlik ve aile gibi kavramları nasıl tanımladıklarını bilmek istedim. | TED | أردت معرفة كيف تعرّف هؤلاء الأطفال على مفاهيم مثل الأبوة والأسرة. |
Modern dünya özgürlük gibi kavramları aştı artık. | Open Subtitles | لقد تجاوز العالم المعاصر مفاهيم مثل : الحرية |
Bu, ısı, sıcaklık ve enerji gibi kavramların bilimsel terminolojiye ilk girdiği zamandı. | Open Subtitles | حيث إن مفاهيم مثل الطاقة والحرارة ودرجة الحرارة دخلت الى القاموس العلمي لأول مرة |
Sonsuza kadar küçülürken bütün uzay ve zaman kavramlarının anlamsız olduğu bir gerçekliğe girmiş olursun. | Open Subtitles | "ستدخل إلى عالم حيث كل مفاهيم الزمان والفضاء..." "تصبح غير ذات صلة". |
İleri görüşlü adalet kavramlarının yerine getirilmesini sağlamak. | Open Subtitles | فرض مفاهيم تقدمية للعدالة. |
Aslında kastedilen eski bir kavram, bir eski Yunan anlayışı olan özgün anlamıyla insancıllık, yani: insana duyulan sevgi. | TED | ان المفاهيم القديمة .. مفاهيم الاغريق عن الفيلانثروبي .. في نصوصها الاصلية الفيلانثروبي تعني حب البشر |
Bu kompleks varlıklar, hareket ya da üreme gibi konseptler içermeyen, basit kurallardan yeşerirler. | Open Subtitles | هذه الخصائص المعقدة تأتي من قوانين بسيطة قوانين لا تحتوي على مفاهيم مثل : الحركة أو إعادة الانتاج |