Eğer birisi karavan parkında yaşıyorsa, Bu uyuşturucu yaptığı anlamına gelmez | Open Subtitles | لمجرد أن شخص يعيش في مقطورة لا يعني أنه طاهي ميثا |
...öğleden sonra, frenleri patlayan bir karavan okul bahçesine girdi. | Open Subtitles | هذا المساء فقدت مقطورة منزل السيطرة واقتحمت ساحة المدرسة |
Hey, annem karavanda yaşıyor. Giy şunları. Hayatını kurtardım. | Open Subtitles | مهلاً, أمي تعيش في مقطورة, الآن . ضع هذه عليك, أنا أنقذت حياتك للتو |
Belki de önümüzdeki yıl bahçesinde küçük seramik eşeklerle bir karavanda yaşar. | Open Subtitles | في مثل هذا الوقت من السنة القادمة ستكون داخل مقطورة مع حمار خزفي في الباحة الأمامية |
Şehir kulübü havuzuyla eş ziyareti karavanı arasında çok fark var. | Open Subtitles | يوجد فرق كبير بين حوض النادي و مقطورة الزيارات الزوجية |
Sirk sahibinin karavanına gittiler. Kasanın içindekileri çaldılar. | Open Subtitles | إنهما دخلا مقطورة صاحب السيرك، حيث سرقا محتويات الخزنة. |
Beş ayda bir, bir hapishane karavanında oynaşmak bu kaşıntıyı gidermez. | Open Subtitles | جلسة صغيرة كلّ خمسة شهور في مقطورة سجن لن تشبع ما تريدينه |
Eğer mantıklı düşünüyor olsaydım, eve geri dönüp ikinci el bir karavan bulup derin bir tava ve biraz da kurabiye alırdım. | Open Subtitles | إذا فكرت فى الاتجاه الصحيح سأعود من حيث أتيت أبحث عن مقطورة قديمة و أبتاع مقلاة عميقة و بعض الطيور. |
Ama ben bir karavan kampında büyüdüm ve senin o Beverly Hillsli şımarık kıçına tekmeyi basarım. | Open Subtitles | لكني ترعرعتُ في مقطورة منتزه و لن أتردد عن تلقينكِ درساً مُشبعاً |
Manastır'ı terketti ve karavan parkına geri döndü, üstelik olduğundan çok daha sinirli bi halde. | Open Subtitles | وتركت الدير وعاد الى الحديقة مقطورة , وكانت أشد غضبا من أي وقت مضى. |
karavan parkında sürüngenlere izin yoktur. | Open Subtitles | ليس هناك الزواحف المسموح بها في حديقة مقطورة. |
Noel'i es geçtin, bir karavanda yaşıyorsun ve boşanıyorsun. | Open Subtitles | , لقد غبت عن عيد الشكر و عيد الميلاد المجيد , أنت تعيش في مقطورة و تطلقت |
Hamile kalıp, hamile kızların olduğu sınıfa atılan, karavanda yaşayan fakir kızdım. | Open Subtitles | كنت تلك الفتاة ذات الملابس الرخيصة التي تقيم في مقطورة و التي حملت و تم وضعها في فصل الحوامل |
Evet öyle, ama hikayeyi takip ettim ve 25 yıl önce kızın ailesi bir karavanda yaşıyorken, şimdi Arlington'un en büyük toprak sahiplerinden biri olmuş. | Open Subtitles | أجل، لقد فعل ذلك، ولكنّي أجريت بحثاً ,وفي الــ 25 عاماً المنصرمة إنتقلت عائلة الفتاة من العيش في مقطورة متنقلة |
Şehir kulübü havuzuyla eş ziyareti karavanı arasında çok fark var. | Open Subtitles | يوجد فرق كبير بين حوض النادي و مقطورة الزيارات الزوجية |
Şüphelinin karavanı için gözlerini dört açsınlar. | Open Subtitles | أخبريهم أن يقوموا بالبحث عن مقطورة المجرم |
Biliyorsun, Ray'in karavanına Wi-Fi kurdum ki hipotezimi test edebileyim. | Open Subtitles | تعلمون، أقوم بإعداد خدمة الواي فاي في مقطورة لراي، ترك ذلك لاختبار فرضية بلدي. |
Bu sabah olağan güvenlik aramamı yaparken modellerin makyaj karavanında bunu buldum. | Open Subtitles | كنتُ أقوم بجولة أمنية كالمعتاد ولقد وجدت هذه النماذج في مقطورة مستحضرات التجميل هذا الصباح |
En sevdiğimiz banka yöneticisi onun değersiz karavanını ve daha da değersiz olan arsasını satın aldı 150,000£ nakit. | Open Subtitles | مدير بنكنا المفضل لابد أنه قام بشراء مقطورة لاتساوي شيئا و أرض بلا فائدة مقابل |
karavanın terkedilmiş olması ödenecek hiç bir hesabın olmaması demekti. | Open Subtitles | كونها مقطورة مهجورة يعني أن ما من فواتير ندفعها |
Gerçek ve çalışan bir römork yapmamızı istedi ve bu römorku satacaktık. | TED | أحدهما يود أن يجعلها مقطورة حقيقية، عملية، وسنبيعها |
Bu römork, Berkeley'deki dükkanımda ilk defa karşıma çıktığında, daha önce hiç bir römorkün, bir Airstream'ın, içine adım atmamıştım. | TED | حين ظهرت هذه المقطورة في ورشتي في بيركلي، لم تطأ قدمي في مقطورة إير ستريمر، أو أي مقطورة أخرى |
Anayola yakın olması, kamyon yanaşabilecek kadar büyük ve uzun bir park yeri olması vs. | Open Subtitles | مدخل طريق سريع قريب طرق خاصّة واسعة وطويلة التي يُمكن أن تناسب مقطورة. |
Bagaj vagonunda kimsenin seyahat etmesine izin verilmiyor. Burgess'in kendisi de koruma olarak orada. | Open Subtitles | لم يعد يسمح لأحد بركوب مقطورة الأمتعة بورغيس بنفسه هو الحارس |
Evet, aynı zamanda şerif karavanının etrafında takılan hoş bir nişanlısı var. | Open Subtitles | نعم.. ولديه كذلك خطيبة صغيرة وجميلة تتسكع عند مقطورة النائب |
İki tabela arasına tam olarak 21 vagon sığıyor. | Open Subtitles | هناك 21 مقطورة بالضبط بين هاتين اللوحتين |
Personel vagonu ayrıldığında fren sistemi arızalandı. | Open Subtitles | لقد تعطل نظام المكابح حينما انفصلت مقطورة نقل البضائع |
- Humvee izleri, şerif. - Alex Joseph mi? | Open Subtitles | أثار عجلات مقطورة أيها الشريف أليكس جوزيف؟ |