"مكانها" - Translation from Arabic to Turkish

• nerede
• yerini
• yerinde
• yere
• yerde
• yer
• orada
• yeri
• ait
• yerinden
• yerlerini
• onun yerine
• nereye
• oraya
• onların

Saklambaç oynuyoruz da, ama nerede olduğuna dair fikrim yok.
نحن نلعب لعبة الإستغماء وليس لدي أدنى فكره عن مكانها

İşleri yoluna koyabiliriz, ama nerede olduğunu bize söylemen lazım.
الآن، أناوهويمكنناتصحيح الوضع ، لكن عليك أن تخبرنا عن مكانها

Birkaç adama çölde bir çukur kazdırt, sana yerini göstersinler.
أرسل رجلين لصنع حفرة في الصحراء ثم اجعلهما يرونك مكانها

yerini bulduğumuz an müşteri olarak gidip dağ evindeki sistemin şemalarını alacaksınız.
عندما نعرف مكانها ستقومون بالذهاب إلى هناك كزبائن وتُلقون نظرة على النظام

Çatisma bittikten sonra baktigimda kutu kasada degildi ve yerinde bu vardi.
لكن بعد انتهاء إطلاق النار، كانت العُلبة مفقودة، وكان هذا في مكانها.

Bunu ait olduğu yere yani çöpe atana kadar yemeğimi zevkle yiyemeyeceğim.
ولن استمتع بعشائي قبل ان ارمي هذه في الزبالة حيث مكانها الحقيقي

Ama yerini hiç değiştirme, ben de nerede olduğunu bileyim.
و لكن لا تغيري مكانها أبداً و سأعلم دوماً مكانها

nerede olduğunu bilmenin tek yolu davet edilmek. - Bir nevi kısır döngü.
الطريقة الوحيدة لمعرفة مكانها بأن يتم دعوتك إنها كحفلة مذهلة أو ما شابه..

O kol düğmelerini bulmam lazım ve eminim sen nerede olduklarını biliyorsundur.
احتاج الى العثور على هذه الازرار و اراهن على انك تعرفين مكانها

nerede olduğunu bilmiyor olabilirsin, ama onu kimin yakaladığını biliyorsundur kesin.
ربما لا تعرف مكانها .. ولكنني لدي فكرة عمن قام بإختطافها

Teknesi henüz yeni gelmişken onu nerede bulacağını nereden biliyordu?
كيف عرف مكانها, وقد كان قاربه قد وصل للتو هنا

telefonunu burada bırakmış, şimdi nerede hiç bir fikrim yok.
فلقد تركت هاتفها هنا, وليست لدي أدنى فكرة عن مكانها

Bu alet bir geminin denizdeyken tam yerini hesaplamasına olanak veriyor.
هذا الجهاز يُمكن السفينة من تحديد مكانها بالضبط وهي في البحر.

Çatışma bittikten sonra baktığımda kutu kasada değildi ve yerinde bu vardı.
لكن بعد انتهاء إطلاق النار، كانت العُلبة مفقودة، وكان هذا في مكانها.

Onu ait olduğu yere bıraktım zamanını harcadığım için üzgünüm.
لقد تركناها في مكانها الصحيح نحن آسفون لأننا أضعنا وقتكم

Battıkça yalanları olduğu yerde bırakıp, kaybolmak daha kolay oluyor.
أعمق ما تذهب, تسهل عليك ترك الكذبات مكانها وتختفي فقط.

Bana bir yer kasasında saklı olduğunu söylemişti ama tam yerinden bahsetmemişti.
لقد أخبرني أنّها مُخبّأة في خزنة الأرضيّة، لكن لمْ يُخبرني مكانها بالضبط.

Evet, ona bir günışığı yüzüğü yaptım. Sabahtan beri orada dikiliyor.
صنعتُ لها خاتم السير نهاراً، ولم تبرح مكانها ذاك طيلة الصباح.

Cesaretinize hayranız şef, belki de yeri uygun değil ama.
نحن معجبون بشجاعتك رغم انها فى غير مكانها بعد إذنك

Mezar kapısı açıldığına göre mağara örümceklerim kutsal derinlerde haklı yerlerini alabilirler.
والآن تم فتح باب القبر عناكبي يمكنها أخذ مكانها الصحيح في الأسفل

Kendi bencilliğim beni yiyip bitirmişti ve kendimi onun yerine koyamıyordum.
كانت أنانيتي تحركني ولم أكن قادرة على وضع نفسي مكانها

Ufak etiketler yapmışsınız... böylelikle neyin nereye konacağını her zaman bilirsiniz.
لقد وضعت ملصقات صغيرة لكي تعرفي دائماً اين مكانها الصحيح

Korktuğum gibi. McLeod'un adamları onun oraya takılıyor.
هذا ماكنت اخشاه ، رجال ماكلويد يتسكعون حول مكانها

Taşların yerlerini bulduklarını biliyorlardı, onların küçük cümlesi dışında yaşamaya başladığınız da ve kendinizle bir bağ kurduğunuzda.
عرفوا أن قطعة أساسية تجد مكانها عندما تبدأ في العيش خارج عبارتهم الصغيرة، عندم تصل إلى التواصل مع نفسك.