Majesteleri, kendi ihtiyaçlarımıza yetecek kadar az paramız var. | Open Subtitles | سيادتك، معنا أموال أقل مما يكفي حاجتنا الشخصية |
Majesteleri, kendi ihtiyaçlarımıza yetecek kadar az paramız var | Open Subtitles | سيادتك، معنا أموال أقل مما يكفي حاجتنا الشخصية |
O akşam direksiyona kesinlikle geçemeyeceğini anlatmaya yetecek kadar. | Open Subtitles | مما يكفي ليخبرنا أنه مستحيل أن كانت خلف المقود تلك الليلة |
Kendi çekiciliğin sana yeter de artar. | Open Subtitles | لديك اكثر مما يكفي من السحر كله على عاتقك |
Durmaksızın çalışan motorun icadının insanların angaryayla geçirdiği sayısız saati saf dışı bırakması servet edinmek ve adınızın tarih kitaplarına yazılması için yeter de artardı bile. | Open Subtitles | إن اختراع المحرك الذي يمكنه أن يعمل بشكل متواصل، مُقضيًا على عدد لا حصر له من ساعات عمل الإنسان الشاقة سيكون ذلك أكثر مما يكفي ليجعلك من الأثرياء |
O zaman fazlasıyla güçlüsünüz demektir. Kendinize daha fazla itimat edin. | Open Subtitles | ،إذًا فأنت أقوى مما يكفي .يجب أن تكون أكثر وثوقًا بنفسك |
Alex, federaller o diskte ikimizi de fazlasıyla yok edecek kadar bilgi bulacaklar. | Open Subtitles | أليكس، الفيدراليين لديهم أكثر مما يكفي في ذلك القرص لتدميرنا معاً. |
Bu iki kapıdan birinin ardındasınız ve ikisini de alaşağı etmeye yetecek kadar mermimiz var. | Open Subtitles | أنظروا، أنتم وراء أحد هذين البابين، ولدينا عتاد ناريّ أكثر مما يكفي لإسقاط كليهما. |
Bu iki kapidan birinin ardindasiniz ve ikisini de alasagi etmeye yetecek kadar mermimiz var. | Open Subtitles | أنظروا، أنتم وراء أحد هذين البابين، ولدينا عتاد ناريّ أكثر مما يكفي لإسقاط كليهما. |
Sizin ve çevredeki diğer çiftçilerin sayesinde, elimizde şehre kolayca yetecek kadar yiyeceğimiz var. | Open Subtitles | , بسببك أنت والمزراعين الآخرين هنا لدينا أكثر مما يكفي لأطعام البلدة |
Orada Comic-Con'a fazlasıyla yetecek kadar var. | Open Subtitles | يوجد أكثر مما يكفي لتسديد تكاليف مهرجان القصص المصورة |
9 milyar insanın makul, anlamlı, ve tatmin edici bir hayat yaşayabilecekleri bir toplum inşa etmeye yeter de artar güçte bir temel inşa ettik -- bilim, bilgi, ve teknolojiden oluşan. | TED | قد بنينا أساسا قويا للعلم، المعرفة والتكنولوجيا -- أكثر مما يكفي لبناء مجتمع حيث يمكن لتسعة مليارات شخص أن يعيشوا حياة كريمة ذات مغزى. |
Param, seni bu dertten kurtarmak için yeter de artar bile. | Open Subtitles | لدي أكثر مما يكفي لإراحتك |
fazlasıyla şey yaptın. Her şey için teşekkür ederim Komiserim. | Open Subtitles | فعلت أكثر مما يكفي شكراً لك على كل شيء أيها النقيب |
Bugün aldığımız avansın bundan sonra işletme masraflarımızı fazlasıyla karşılayacağını memnuniyetle belirtebilirim. | Open Subtitles | وأنّه ليسعدني أنْ أبلغكم أنّ المقدّم الذي استلمناه اليوم أكثر مما يكفي لتغطية تكاليفنا التشغيلية من الآن فصــاعداً. |