Senin, Nobel Ödülü dağıtan bir ülkede doğduğuna inanmak zor. | Open Subtitles | من الصعب التصديق أنكِ ولدتِ في بلد توزع جائزة نوبل. |
Sahte yüzük işinde sadece iki kişinin olduğuna inanmak zor. | Open Subtitles | من الصعب التصديق أنّ هناك مزوريْن فقط في حلقة التزوير. |
Paçayı bu kadar kolay kurtardığımıza inanmak zor biraz, değil mi? | Open Subtitles | من الصعب التصديق بأنه تمت تبرأتنا بتلك السهولة، أليس كذلك ؟ |
Birinin düğün masraflarını, kardeşinin karşıladığına inanmak çok zor. İnanması zor. | Open Subtitles | من الصعب التصديق أن الأخ هو الذي يدفع تكاليف الزفاف |
Mi inanmak çok zor senin belki bazı karanlık benliği gerçek duygularını hareket olabilir mi? | Open Subtitles | هل من الصعب التصديق أنه ربما شبيهك المظلم قد يتصرف بمشاعرك الحقيقية ؟ |
Biliyor musun, bütün bunlar için bir adamın öldürülmüş olduğuna inanmak güç. | Open Subtitles | انت تعرف انه من الصعب التصديق بان رجل قد قتل بسبب هذه |
Bir zamanlar bundan iki katı çirkin olduğuna inanmak zor. | Open Subtitles | من الصعب التصديق انها كانت ذات مرة ضعف تلك البغيضة |
Kabarcıklı yoğurtun her hangi bir yerde meşhur olmasına inanmak zor. | Open Subtitles | من الصعب التصديق أن زبادي به فقاقيع رائج في أي مكان |
Onunla konuşamadığına inanmak zor. | Open Subtitles | إنه من الصعب التصديق أنه لا يمكنك التحدث معه |
Burada bu şekilde oturarak, mutlu olamayacağımıza inanmak zor. | Open Subtitles | الجلوس هنا هكذا من الصعب التصديق أننا لسنا سعداء |
Şey, böylesine iri yarı bir genç adamın... sizin oğlunuz olduğuna inanmak zor. | Open Subtitles | حسنٌ، من الصعب التصديق أنّ هذا الشاب اليافع، هو ابنكِ |
İnsanın kendi kardeşini öldürme emri verebilecek kadar hasta olduğuna inanmak zor. | Open Subtitles | من الصعب التصديق أن شخص ما مريض يأمر بقتل أخيه. |
Sizin gibi seksi sesli bir kadının yalnız uyandığına inanmak zor. | Open Subtitles | إمرأة بصوت مثير مثلكِ, من الصعب التصديق بأنكِ تستيقظين لوحدكِ |
Bir insanın böyle, kendiliğinden bu kadar komik olabileceğine inanmak zor. | Open Subtitles | من الصعب التصديق بأن يكون شخصٌ ما بهذه الطرافة العفوية |
Buranın bir toplama kampı olarak kullanıldığına inanmak zor. | Open Subtitles | من الصعب التصديق أن هذا المكان كان معسكر إعتقال |
Yeryüzünde, o gece orada olan kimsenin kalmadığına inanmak çok zor. | Open Subtitles | من الصعب التصديق أنه لا يوجد شخص أخر على هذا الكوكب كان موجوداً في تلك الليلة |
Eskiden bizim gibi olduklarına inanmak çok zor. | Open Subtitles | من الصعب التصديق بأنهم كانو مثلنا ذات يوم |
Bu adamın meşhur bir katil olduğuna inanmak güç. | Open Subtitles | من الصعب التصديق أن هذا الرجل كان قاتل غير معروف. |
Zengin kurbanlarla karşı karşıya olduğumuza inanmak güç. | Open Subtitles | من الصعب التصديق أننا نبحث عن ضحايا أغنياء |
Biliyor musun, inanması güç ama ikizler doğmadan önce Alisha'yla buraya gelir içerdik. | Open Subtitles | أنت تعرف , أنه من الصعب التصديق أليشا وأنا اعتدنا المجيء إلى هنا قبل التوأم كنّا نشرب |
Bir fikrim yok Rusty. Onun yaptığına inanmak çok güç. | Open Subtitles | لافكرة لدىّ يا رستى, من الصعب التصديق انها تستطيع ان تفعل ذلك |
Bu yaşta birisinin amiral rütbesine yükseldiğine insanın inanası gelmiyor. | Open Subtitles | {\pos(192,220)}من الصعب التصديق بأن شخصاً ما بهذه الفتوّة قد يرتفع إلى رتبة عميد البحر |