Koç olmak sana bir sürü yeni fırsat kapısı açacak | Open Subtitles | ان تكون مدربا سوف يفتح عالما كاملا من الفرص لك |
Güzel yer, bir ton fırsat var ama sen bunları değerlendirmek istemedin çünkü benim hayatımı çalmak daha kolay, değil mi? | Open Subtitles | مكان هادئ الكثير من الفرص و لكنكِ لا تبدين حقاً أنّكِ انتهزتِ أي فرص لماذا، أمِن السهل أن تسرقي حياتي فحسب؟ |
Şu ana dek beni öldürebileceğin pek çok fırsat geçti eline. | Open Subtitles | كانت لديك العديد من الفرص لتقتلني لو أنك أردت ذلك حقاً |
Sana kaç defa şans tanıdım ama beni hayal kırıklığına uğrattın! | Open Subtitles | أعطيتك فرصة و ثانية و العديد من الفرص لقد خذلتني |
Annenin yolculuk etme şansı hiç olmadı. | Open Subtitles | والدتك لم تحصل على الكثير من الفرص للسفر |
Saif'in yardımcısı olduğu için yalnız onu öldürmek için bol bol fırsatı oluyordu. | Open Subtitles | حسنا كمساعد لسيف لقد كان لدية كثير من الفرص لقَتْل الأميرِ بينما هم كَانوا لوحدهم. |
Başka bir girişimde daha bulunmasına mahal veremeyiz. | Open Subtitles | لايمكن أن نعطيها المزيد من الفرص |
Ben bu görünmez sınırlara sık sık çarptım ve kadınlar için fırsatlar olsun istedim. | TED | وقد طرقت كثيرا ذاك الباب وأردت أن تحظى المرأة بالمزيد من الفرص. |
Beni ve Kara'yı öldürebilmek için eline defalarca fırsat geçtiğini biliyorum. | Open Subtitles | أنا أعرف انه كان لديكِ الكثير من الفرص لقتلي ولقتل كارا |
Size güzel bir fırsat sundum, defalarca uyardım ama artık yeter. | Open Subtitles | أعطيتكم الكثير من الفرص أخبرتكم مرة بعد أخرى والآن انتهى الأمر |
Oraya gittim; bunun sayesinde yaratılan fırsat ve platform üzerine kendi yaşamlarını kuran küçük çiftçilerle tanıştım. | TED | ذهبت إلى هناك؛ التقيت بمزارعين صغار تمكنوا من بناء حياة كريمة من الفرص والامكانات التي منحها لهم البرنامج. |
Gerçek şu ki, biz bilim insanlarından yeterince yok, araştırmacı olmaları için daha fazla insana fırsat vermeliyiz. | TED | الحقيقة بأنه لا يوجد ما يكفي منا كعلماء، يجب علينا إعطاء المزيد من الفرص للناس ليصبحوا مستكشفين. |
Bunu tekrar, tekrar ve tekrar güçlendirmek için bir çok fırsat var. | TED | هناك الكثير من الفرص لجعلها قوية مرارا وتكرارا. |
Şayet çözemezsek... çok fazla duygu ve çok fırsat kaçıracağız. | TED | وإذا لم نفعل ذلك، فهناك الكثير من الفرص والمشاعر التي لن نحصل عليها. |
Küresel olarak daha fazlasını yapmalı ve bu yeni doktorlara azimlerini kanıtlamaları için fırsat vermeliyiz. | TED | نحتاج أن نقوم بالمزيد على الصعيد العالمي لإعطاء هؤلاء الاطباء المزيد من الفرص لإثبات حماسهم. |
Sana kaç defa şans tanıdım ama beni hayal kırıklığına uğrattın! | Open Subtitles | أعطيتك فرصة و ثانية و العديد من الفرص لقد خذلتني |
Canım, hayat hak etsen bile... sana yükselmek için... çok fazla şans tanımaz. | Open Subtitles | عزيزي، الحياة لاتعطيك الكثير من الفرص لترتقي للأعلـى حتـى لو تستحقها |
Günah çıkartmak için çok şansı vardı. | Open Subtitles | صدقني، كان عنده الكثير من الفرص للإعتراف. |
Günah çıkartmak için çok şansı vardı. | Open Subtitles | صدقني، كان عنده الكثير من الفرص للإعتراف. |
Scarab'ının bize ihanet etmek için birçok fırsatı oldu ama etmedi. | Open Subtitles | خنفستك كان لديها العديد من الفرص لخيانتنا ولم تفعل. |
Başka bir girişimde daha bulunmasına mahal veremeyiz. | Open Subtitles | لايمكن أن نعطيها المزيد من الفرص |
Bugün, kadınlar için, büyükannemin dönemine kıyasla, politikadaki, kanunlardaki değişiklikler sağolsun, çok daha fazla imkanlar var ve bunların hepsi çok önemli. | TED | اليوم، هناك العديد من الفرص المتاحة للنساء مقارنة بوقت جدتي بفضل التغيير في السياسات والقوانين، وهذا أمر مهم للغاية. |