Ah, lütfen saçmalama, çünkü bir satıcıdan ucuz iltifatlar almaya gelmedim ben buraya. İltifat etmiyordum. | Open Subtitles | كفى هراءً، لأنني لم آتي إلى هنا لأستمع إلى مجاملة من بائع |
Bu bir satıcıdan alınıp, oraya konmuş olamaz. Bu el değmemiş bir şey. Aynen, olduğu gibi mezardan çıkarıldı. | Open Subtitles | هذه لم يتم شراؤها من بائع متجول و تم زرعها هذه العينة تم استخراجها من موضع انتاكو |
Yeni bir satıcıdan aldım, ama uyuşturucu falan satmadım... | Open Subtitles | لذا حصلت عليه من بائع جديد, لكن لم أقم ببيعه |
İlacı, benzin istasyonundaki bir satıcıdan 25 dolara almıştı. | Open Subtitles | ابتاعها من بائع في إحدى محطات الوقود مقابل 25 دولارا. |
İyi bir satıcıdan bir şey alınca kendini şanslı hissedersin. | Open Subtitles | عندما يشتري من بائع صالح يشعر أنه محظوظ |
Bunu Roma'daki bir satıcıdan aldım. | Open Subtitles | لقد اشتريت هذا من بائع في روما |
Bu seyahat eden bir satıcıdan alınmış. | Open Subtitles | إشترتها من بائع جوّال. |
Caddede bir satıcıdan aldım. | Open Subtitles | اشتريته من بائع في الشارع |
Vader649 adında bir satıcıdan alıyormuş tüm kartları. | Open Subtitles | إشترت (كاثي) كلّ بطاقاتها (من بائع سمّى (فادر 649 |