Tatlı, seksi, benim gibi engelli ve sesi de Pazarları kiliseye giydiğim en sevdiğim elbisem gibi kadifemsi. | Open Subtitles | رائع, مثير من ذوي الاحتياجات مثلي مع صوت ناعم جدا مثل ثوبي المفضل للكنيسة |
Şimdi bu odada bu dört engelli müzisyenle 5 dakikada anında dinleyip anında cevap vereceğiz ve çok güzel bir müzik ortaya çıkacak. | TED | الان في هذه الغرفة ومع هؤلاء الموسيقين الاربعة من ذوي الاحتياجات الخاصة و بغضون خمس دقائق استماع طرب ورد جذل وبعض الموسيقى الجميلة حقا بجنون. |
ve bu odadaki kimsenin benim için üzülmesini istemiyorum, çünkü hayatınızın bir yerinde engelli olmayı siz de istediniz. | TED | لا أريد أن يشعر أحد في هذه القاعة بالأسى من أجلي، لأنكم في وقت معين في حياتكم، حلمتم بأن تكونوا من ذوي الاحتياجات الخاصة. |
Oturduk ve konuştuk, sonunda çok güzel bir ortaklığa dönüştü çünkü daha önce hiçbir engelli atlete koçluk yapmamıştı. Hiç ön yargıya kapılmamıştı. ne olduğum ya da ne yapamayacağım hakkında, Daha önce hiç koçum olmamıştı. | TED | جلسنا وتحدثنا وتحولت المحادثة إلى زمالة رائعة لأنه لم يدرب شخصا من ذوي الاحتياجات الخاصة من ذي قبل ولم تكن لديه مفاهيم واضحة عن الامر وعن ما استطيع او لا استطيع عمله، ولأني لم اتدرب من قبل |
Aslında, engelli değil, hem de hiç. | Open Subtitles | -هي ليست " من ذوي الاحتياجات الخاصة " |