Öyleyse işte temalar. Tüm düzenliliklerin altında yatan birleşik bir kuram olduğuna inanıyoruz. | TED | إذا ها هو الموضوع. نعتقد أن هناك نظرية موحدة تحكم كل النظم. |
birleşik Yunanistan'ı temsil eden bir filoya kumanda ediyorum. | Open Subtitles | أنا أقود أسطول من السفن يمثل اليونان موحدة |
Belki de birleşik bir komedi teorisi üzerine yoğunlaşmalıyım. | Open Subtitles | ربّما سأقضي بعض الوقت بإنشاء نظرية موحدة للكوميديا |
Ve bu son zamanlarda beynin belirsizliklerle nasıl başettiğini anlamada Birleştirici bir yol. | TED | واُعتُبِرَتْ في الآونة الأخيرة طريقة موحدة للتفكير في كيفية تعامل الدماغ مع حالة عدم اليقين. |
Rinda-man'i de yendiğimde, Suzuran Birleşmiş olacak. | Open Subtitles | عندما أهزم الريندامان ، فإن السوزوران ستكون موحدة |
İlk defa bir ordu üniforma giyiyordu ve savaş alanına askeri bando eşliğinde gidiyordu. | Open Subtitles | فللمرة الأولى تخصص أزياء موحدة كملابس ويخرجون إلى المعركة فى فرق ومجموعات عسكرية |
Makul standart, en azından pusulanın delinmesi olmalı çünkü çukurlar ve girintiler standart olamaz. | Open Subtitles | هو خرق للتشاد في بطاقة الاقتراع، لأن المدملة أو المسننة لا تعد معاييراً على الاطلاق. أعتقد أن هناك معاييراً موحدة. |
Onların görevi Vahabi fikirleri yaymak ve İslamı komünizme karşı duracak kadar güçlü, birleşik bir uluslarararası güç haline dönüştürmekti. | Open Subtitles | ووظيفة هذه المعاهد كانت نشر أفكار الوهابية والمساعدة في تحويل الإسلام إلى قوة دولية موحدة تستطيع الصمود أمام خطر الشيوعية |
Amacı, İslam dünyası boyunca birleşik bir halifelik kurmak. | Open Subtitles | هدفها هو إقامة خلافة موحدة على أراضي العالم الإسلامي |
Evet, nedense, birleşik cephe benim mahvolmam demek. | Open Subtitles | نعم، إلى حد ما موحدة الجبهة تعني لي الحصول على ثمل. |
Bunları Kongre'de halletmek istiyorsak birleşik bir Cumhuriyetçi cepheye ihtiyacımız var. | Open Subtitles | إذا أردنا تحقيق أي من تلك الأمور في هذا الكونغرس نحن نحتاج لجبهة جمهورية موحدة |
Değerlerimden ödün vermem gerekecekse birleşik bir cepheyle ilgilenmiyorum. | Open Subtitles | وأنا لست مهتماً في جبهة موحدة إذا كان ذلك يعني المساس بقيمي |
Einstein bundan sonraki yıllarını birleşik fizik teorisi için sonuçlanamayan bir araştırmaya harcadı ve fizikçiler de ondan sonra devam etti. | TED | قضى إينشتاين معظم سنينه الأخيرة في بحث لا طائل منه من أجل نظرية موحدة للفيزياء، وقد سار الفيزيائييون على نهجه منذ ذلك الوقت. |
Ama bazı adamlar, içlerindeki büyüklüğü öylesine dışa vururlar ki... ölümleri, geride kalanlar için Birleştirici bir güç olur. | Open Subtitles | ولكن بعض الرجال عظماء في أفعالهم وموتهم يمثل قوة موحدة لكل من تركوهم وراءهم |
Yüzyıllar boyunca, herşeyin Birleştirici teorisini arıyoruz. | Open Subtitles | لعدة قرون ، كنا نبحث عن نظرية موحدة عن كل شيء |
Bu akşama kadar, Birleştirici'nin tüm destek sistemi yok edilecek. | Open Subtitles | في حلول هذه الليلة, سيتم القضاء على جميع مساعدي الـ"موحدة" |
Savaş geliri; barışçıl, Birleşmiş bir Rhelasia'ya yapılacak yatırımlardan gelecek milyarlarla kıyaslandığında cepteki bozukluk sayılır. | Open Subtitles | دخل الحرب هو خردة جيب مقارنة بالمليارات لتكون أستثمار . في السلام , ريليجا موحدة |
ve Toprak Krallığı sonunda Birleşmiş olur. | Open Subtitles | ومملكة الارض سوف تتمكنٌ اخيرا من ان تكون موحدة |
İkincilik ödülü, üniforma rozeti. | Open Subtitles | الجائزة الثانية هو التصحيح موحدة. |
İkincisi ise, üniforma değil ama, nasıl giyindiğindir. | Open Subtitles | والثانية ... موحدة ليست هي الكلمة الصحيحة، ولكن هذا اللباس. |
Bu kadar büyük meblağlarda bu vergi formlarını doldurmak standart prosedürdür. | Open Subtitles | هذه إجراءات موحدة لملء أوراق دائرة الإيرادات الداخلية عندما تودعين مبالغ كبيرة هكذا يا آنسة |
Verilerinin mahkemeler tarafından standart bir ceza verme rehberi olmasını umuyordu. | Open Subtitles | وأعربت عن أملها أن بياناتهم سوف تستخدم من قبل المحاكم لوضع مبادئ حكم صحيحة موحدة |
Bizim tek tip kullanıcı deneyimi yaratmamız gerekli ve bu sebeple tüm bunları kapsayan tek bir bilişim platformu yaratmalıyız. | TED | يجب أن نجعل تجربة مستخدم موحدة ولهذا السبب، علينا إنشاء منصة حاسوبية واحدة تشغل جميع هذه الأشياء. |